A3 Haber

Yuval Noah Harari: Cinsellik AIDS’den sağ çıktıysa, kucaklaşma da Covid-19’dan sağ çıkacaktır

Yuval Noah Harari: Cinsellik AIDS’den sağ çıktıysa, kucaklaşma da Covid-19’dan sağ çıkacaktır

Yuval Noah Harari: Cinsellik AIDS’den sağ çıktıysa, kucaklaşma da Covid-19’dan sağ çıkacaktır
Ocak 19
13:11 2021

Tarihçi ve yazar Yuval Noah Harari, Telegraph gazetesine verdiği demeçte, Covid-19 pandemisinin en kritik çıktılarından birinin dijitalleşme olacağını belirtti. Covid-19’un  insan doğası özelliklerini değiştirmesinin mümkün olmayacağını vurgulayan Harari, “Kara Veba insan doğasını değiştirmedi. 1918 grip salgını insan doğasını değiştirmedi. AIDS insan doğasını değiştirmedi. Bu korkunç deneyimlere rağmen, hâlâ temas kurmayı seven sosyal hayvanlarız. Eğer cinsellik AIDS’den sağ çıktıysa, kucaklaşmanın da Covid-19’dan sağ çıkacağından oldukça eminim” dedi. Harari’nin ve diğer uzmanların açıklamalarını Ayşen Tekşen’in çevirisiyle sunuyoruz.

Telegraph gazetesinden Sam Benstead, alanında uzman kişilere 2020’nin geleceği nasıl değiştirdiğini sordu. Gelecekte, tarihçiler 2020 yılını çalışma, serbest vaktimizi değerlendirme ve birbirimizle etkileşim şeklimizde bir dönüm noktası olarak görebilirler. Yine gelecekte bir gün, şimdi bize yeni bir eğilim olarak görünen şeylerin tıpkı ortaya çıktıkları kadar hızlı bir içimde ortadan kaybolduğunu da görebiliriz.
Bu durumda, gelecek yıllarda kârlı olacak yatırım kararları almak mümkün mü? Belki de 2020’nin önemi hakkında en sağlıklı tahminlerde bulunabilecek olanlar fon yöneticileri ya da borsa analistleri değil kariyerlerini insan psikolojisini, ekonomiyi ve tarihi anlamaya adamış akademisyenlerdir –yılları değil yüzyılları düşünenler.
Alanında uzman olan kişilerle 2020’nin geleceği nasıl değiştirdiği –ve nasıl değiştirmediği- hakkında konuştuk.

Yuval Noah Harari, tarihçi ve “Homo Sapiens”in yazarı

En önemli, uzun vadeli değişiklik dijitalleşme olacak. Covid-19 bu süreci önemli ölçüde hızlandırdı ve bazı kurumlar ve şirketlerin salgından sonra da fiziki olmayan çalışmaya devam kararı vermesi oldukça büyük bir olasılık.
Uzaktan çalışma ve uzaktan öğrenme beklenmeyen sonuçlar doğurabilecek olan davranışsal değişikliklerdir –örneğin yeni bir dış tedarik dalgası görebiliriz.
Eğitim alanına baktığımızda, İngiliz üniversiteleri öğrencilerin tamamının çevrimiçi olması halinde öğretmenlerin de pekala Hindistan’da olabileceğine karar verebilir.
Ancak, Covid-19’un daha temel insan davranışı ve insan doğası özelliklerini değiştirmesi mümkün değildir. Türümüz geçmişte çok daha ölümcül salgınlarla karşı karşıya kaldı. Kara Veba insan doğasını değiştirmedi. 1918 grip salgını insan doğasını değiştirmedi. AIDS insan doğasını değiştirmedi.
Tarihimizdeki tüm bu korkunç deneyimlere rağmen, hâlâ temas kurmayı seven sosyal hayvanlarız. Eğer cinsellik AIDS’den sağ çıktıysa, kucaklaşmanın da Covid-19’dan sağ çıkacağından oldukça eminim.
Görmek istediğim davranışsal değişikliklerden biri de bu türden dayanışma ve işbirliğinin artması. Her şeyi bir yana bırakın, bu krizin her birimizin güvende olmasının herkesin güvende olmasına bağlı olduğunu görmemize yardımcı olmasını umuyorum. Dünya üzerindeki herkes nitelikli sağlık hizmetine erişebiliyorsa ve her ülkenin bulaşıcı hastalıkları izlemek için sağlam bir merkezi varsa gelecekteki salgınların kontrolden çıkma olasılığı daha düşük olur.
Pek çok detay üzerinde aynı fikirde olmayabiliriz ama herkesin 2020’den alması gereken tek bir ders var: Sağlık hizmetleri sistemlerimize daha fazla yatırım yapmak.

Margaret MacMillan, Oxford Üniversitesi Uluslararası Tarih Profesörü

Covid-19 sorununu en doğru şekilde yöneten ülkeler gelecekteki, iklim değişikliği gibi, tehlikelerle en iyi başa çıkanlar olacaktır. Salgına yönelik karmaşık tepkiler kısmen, kesinlikle değişecek olan, hükümet liderliğiyle ilgiliydi ama aynı zamanda, güven seviyeleri yüksek olan toplumlar en iyisini başardılar.
Virüsü durdurma ve sonra da ekonomilerini canlandırma konusunda en hızlı davrananlar Asya ülkeleri oldu. Asyalılar güçlü sosyal bağlara ve hükümetlerine güven duygusuna sahip. Otoriter olabilirler ama başarıları o kadar basite indirgenemez.
Çok kullanışlı olduğu için, Zoom peşimizi bırakmayacak ama yüz yüze temasın güç ve önemi azalmadı. Birini tanıdığımda video konferansı yöntemini kullanmak daha kolay ama yeni insan tanımak daha zor ve sözel olmayan işaretlerin çoğunu kaçırıyorsunuz. Sıradan konuşmalar ve rasgele buluşmalarda yeni fikirlerle ortaya çıkmak daha kolay olduğu için dijital iletişim yaşamlarımızı ele geçirmeyecek.
Margaret Thatcher ve Ronald Reagan’ın büyük hükümetlerin gereğinden fazla şişirildiği ve verimsiz olduğu şeklindeki düşüncelerinin yanlış olduğunu görüyor ve bütün olarak toplumun iyiliği için hükümetin önemli olduğunu anlıyoruz. Daha fazla müdahale istemeyebiliriz ama önemini artık biliyoruz. Krizde gördüğümüz bir diğer şey de Britanya’da yönetimin fazla merkezileştiği ve virüsle savaşmak için yerel bilgiden yararlanamadığı.
Geçtiğimiz yılda hükümetin salgın öncesinde hayal bile edemeyeceğimiz kadar harcama yaptığına tanık olduk. Bütçe açıklarının daima kötü bir şey olduğu düşüncesini aştık -ve halk da bunu destekledi. Artık ekonomistler borcun ille de kötü bir şey olmadığını düşünüyor ve altyapı harcaması gibi, iyi bir nedenle borçlanmayı artırabiliriz.

Noreena Hertz, ekonomist ve “Yalnız Ülke” kitabının yazarı

Dijital yaşam yeni normalimiz değil. Salgın bittiğinde canlı müzik, ortak çalışma alanları, tatiller, dışarıda yemek ve içmek gibi insanları bir araya getiren faaliyetlerde artış göreceğiz.
Dijital ilişkiler gerçek olanlarla karşılaştırılamaz. Ne kadar fiziksel o kadar iyi. Kovid-19 birbirimizle etkileşim biçimimizi kalıcı olarak değiştirmedi ve çevrimiçi araçlar önemini korurken şu anda dijital olan hayatımızdaki payları azalacak.
Yeni Zelanda, Avusturalya ve Asya ülkeleri gibi virüsü yenen ülkelerde gece kulüpleri ve müzik festivalleri yine dolup taşıyor. Ortak Covid travması bir araya gelmeyi tetikleyecek.
Bunun tarihsel örnekleri de var. İkinci Dünya Savaşı ve Amerika’daki 1930 bunalımından sonra ekonomik bir patlama ve kenetlenmiş bir ulus ruhu ortaya çıktı. 1918 İspanyol gribinden sonra Avrupa ve ABD’de gece kulüpleri, barlar ve kafeler ağzına kadar doldu.
Aylar boyunca kişisel temas açlığı çektikten sonra onu eskisinden daha fazla isteyeceğiz.

(Çeviri: Ayşen Tekşen) 

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER