A3 Haber

Financial Times’dan Türkiye yorumu: Zor durumdaki Türk ekonomisi Erdoğan’ı devirecek mi?

Financial Times’dan Türkiye yorumu: Zor durumdaki Türk ekonomisi Erdoğan’ı devirecek mi?

Financial Times’dan Türkiye yorumu: Zor durumdaki Türk ekonomisi Erdoğan’ı devirecek mi?
Kasım 03
11:51 2021

Financial Times’da, zor durumdaki Türk ekonomisine dikkat çekilerek bu durumun Erdoğan’ı devirip devirmeyeceği analiz edildi. Laura Pitel imzalı analizi Ayşen Tekşen Türkçeleştirdi. Değerlendirmede, “Muhalefet partilerinin, Erdoğan’ı yenme konusunda iyimserliği artıyor” denildi.

Laura Pitel | Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidardaki partisinden cesur bir yürek onu halkın ekonomi konusunda tırmanan hoşnutsuzluğuyla yüzleştirmeye karar verdiğinde bir baştan savmayla karşılandı. Başkanın parti üyeliği devam eden bir yakınına göre, Erdoğan öfkeyle “Yalan söylüyorsun. Sokağı senden iyi bilirim” yanıtı verdi: “Parti ve hükümet içinden bazılarının sorunları abarttığından emindi.”

Erdoğan, Türkiye’nin 765 milyar dolarlık ekonomisini yönetme konusunda nevi şahsına münhasır yaklaşımının işe yaramadığına dair giderek artan uyarı sinyalleriyle karşı karşıya. Ekonomik büyüme kâğıt üzerinde iyiyken bu iyilik istihdama yansımıyor. Eylül ayında enflasyon yüzde yirmiye yaklaştı ve para birimi değer kaybediyor. On yıl önce bir dolar yaklaşık 1.8 liraydı; bugün ise 10 lira civarında.

Çarşamba günü iktidara gelişinin 19. yılını kutlayacak olan başkan için en önemli sıkıntı, Adalet ve Kalkınma Partisine desteğin 2018 seçimlerine kıyasla on puan inerek yüzde 30-33 tarihsel düşük seviyeye gelmesi.

Metropol araştırma şirketi başkanı Özer Sencar “Asıl ve en önemli neden ekonomi. Şu anda temel ihtiyaçlarını karşılayamayan büyük bir grup var. Seçmenlerin yüzde 30’u geçinemiyor. İnsanların AKP’yi terk etmesinin asıl nedeni bu” diyor.

Türk muhalefeti hiç bu kadar iyimser olmamıştı. Bazıları onları hayalcilikle suçlasa bile zor durumdaki ekonominin Erdoğan’ı devirmelerine yardımcı olacağından eminler. Bir sonraki seçimin modern Türk Cumhuriyetin 100. kuruluş yılı olan 2023’de yapılması planlanıyor ama bazı analistler önümüzdeki yılın ilk yarısında bir baskın seçim öngörüyor.

Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu Ekim ayında “Fazla kalmadı. Sabırlı olun. Aç kalabilirsiniz. Elektrikleriniz kesilebilir. Tutuklanabilir, hapse atılabilir ve hatta işkence görüp çıplak aramaya maruz kalabilirsiniz. Ama sabırlı olun. Fazla kalmadı” dedi.

Yine de, etrafı dalkavuklarla çevrili ve sağlığıyla ilgili söylentiler yüzünden sıkıntı yaşayan cumhurbaşkanı, gidişatı değiştirme çağrısında bulunanları dinlemeye ya isteksiz ya da çaresiz görünüyor.

Ekim ayında, yükselen enflasyon ortamında ve dünyadaki merkez bankaları faizleri yükseltirken Erdoğan’ın merkez bankası faizleri düşürdüğünde piyasaları bir kez daha şaşırttı. Bu riskli hamle genelde ülkenin ekonomik sağlığının barometresi kabul edilen lirada yeni bir düşüşü tetikledi. Günler sonra, hapisteki bir filantropun serbest bırakılması çağrısında bulunan 10 batılı büyükelçinin sınır dışı edilmesini emrederek son on yılların en kötü diplomatik krizi riskini göze aldı ama sonra geri adım attı.

Gidişattan memnun olmayan ama AKP içinde kalmayı seçen eski bir bakan “içişleri, dışişleri, ekonomi, hepsi de daha beter hale geliyor” diyor. “Durumu tersine çevirmek, havayı değiştirmek için hâlâ bir şans var. Ama bunu yapabilecek tek bir adam var. Her şey ona kalmış.”

Erdoğan’ı eleştirenler, cumhurbaşkanının enerjisinin, fikirlerinin ve zamanının tükendiğini ileri sürerek bunun saçmalık olduğunu söylüyor. İyimser muhalefet yetkilileri, daha şimdiden rüzgârların değiştiğine dair işaretler olduğunu belirtiyor. Bürokratlar, Kılıçdaroğlu’nun şimdi aldıkları kararlardan sorumlu tutulacaklarına dair uyarıları karşısında tetikteler.
Hâlâ dişli bir politikacı olmasına rağmen, Erdoğan genellikle yorgun ve zayıf görünüyor. Cumhurbaşkanı, Temmuz ayında parti yetkililerine yolladığı bir video mesajı sırasında bir anlığına uykuya daldı. Sağlık durumuyla ilgili artan söylentiler karşısında yardımcıları geçen ay sosyal medyada 67 yaşındaki başkanı beysbol şapkası ve floresan yelekle basketbol oynarken gösteren bir video yayınladı.

Hükümet yetkilileri, sokağa çıkmanın cumhurbaşkanını hala canlandırdığını, ancak halkla buluşmalarında atılmış olan yanlış adımların gölgesinin giderek arttığını söylüyor. Geçen yıl Malatya ziyaretinde ailesini beslemek için savaştığını dile getiren bir seçmene abarttığını söylemişti. Yazın, orman yangınlarının harap ettiği bir bölgeyi ziyareti sırasında başkanlık otobüsünden poşet çaylar atarak halkı teselli etmeye çalıştığında fazlasıyla alay konusu oldu.

IMF, Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasının bu yıl yüzde 9 artacağını tahmin ediyor – bu, onu Çin’in önüne ve Hindistan’ın hemen arkasına koyan bir oran. Ancak Erdoğan’ın politikalarını eleştirme konusunda çoğu zaman çekingen davranan ülkenin en büyük işadamları birliği Tüsiad bile, hükümetin takıntılı şekilde ne pahasına olursa olsun büyümeye odaklanmasının ülkeye zarar verdiği konusunda uyarıda bulundu.

Ücret artışı, yaygın enflasyona ayak uyduramadı. Yaşam standartlarında buna eşlik eden düşüşten en çok düşük gelirli haneler etkilendi. AKP’nin ilk on beş yıllık iktidar döneminde çarpıcı bir şekilde düşen yoksulluk oranı, durgunluğu tetikleyen ve 1 milyon kişinin işini kaybetmesine neden olan ciddi bir döviz krizinin ardından 2019’da yeniden yükselmeye başladı.

Eğilimin Kovid salgını nedeniyle daha da kötüleşeceğini öngören bir Dünya Bankası raporunda, “Bu, ekonomik çalkantıdan önceki üç yılda elde edilen kazanımların neredeyse tamamını silerek, ülke genelinde yaklaşık 1,5 milyon ilaveyle toplam 8,4 milyon yoksula dönüştü” uyarısında bulunuldu.

Yoksulluk endeksi 2012’den beri en yüksek seviyesine ulaştı

Bu modelin kronik enflasyona ve zayıf para birimine neden olmasına ve ülkeyi daha da yoksullaştırmasına rağmen, Erdoğan tüketimi ve inşaatı canlandırmak için ucuz kredi kullanmaya güveniyor. Yeni doğrudan yabancı yatırımı, 2007’de 19 milyar doları aşan zirveye kıyasla, geçen yıl sadece 5,8 milyar dolardı.

Türkiye’nin kurumları üzerindeki hâkimiyetini pekiştiren Erdoğan, defalarca –Ortodoks ekonominin aksine, enflasyonla mücadeleye yardımcı olduğuna inandığı için- faiz oranlarının düşürülmesini isteyerek ve bunu elde ederek sözde bağımsız merkez bankasıyla çatıştı. Gevşek para politikası ve aşırı fiyat artışlarının birleşimi, ülkenin parada birbirini izleyen sert değer kayıplarıyla sendelemesine neden oldu.

Türkiye’nin 450 milyar dolarlık dış borç yükünü finanse etmek için parasına ihtiyaç duyan uluslararası yatırımcılar, Erdoğan’ın maliye bakanı olarak iki yıllık feci görev süresinin ardından geçen yıl damadı Berat Albayrak’ı görevden almasıyla kısa bir süreliğine keyiflendi. Aynı zamanda, saygın bir teknokrat olan Naci Ağbal’ın merkez bankasının başına geçmesini memnuniyetle karşıladılar. Ancak sadece dört ay sonra Ağbal da cumhurbaşkanı tarafından görevden alındı – iki yıldan kısa bir süre içinde üçüncü kez merkez bankası başkanı görevden alınıyordu. Onun yerine geçen Şahap Kavcıoğlu, Eylül ayında faiz oranlarını düşürmeye başlayan eski bir devlet bankası yetkilisi.

Varlık yöneticisi Carmignac’da portföy yöneticisi olan Joseph Mouawad, “Kunduz Festivali gibi görünüyor” diyor. “Şu döngüleri yaşıyoruz: Türk merkez bankası oranları artırıyor, Erdoğan üzülüyor, kadroyu değiştiriyor, faizleri indiriyorlar ve sonra gerçekten kötü olduğunda tekrar değişiyor ve oranları yükseltiyorlar.”

Mouawad, Türkiye’nin ithalat faturasını artıracak yükselen enerji fiyatları ve küresel merkez bankalarının sermayeyi gelişmekte olan piyasalardan uzaklaştıracak olan faiz artırımlarına yönelmesi nedeniyle bu sefer deneyin “daha tehlikeli” olduğu konusunda uyarıyor: “Sonunda olabilecek en kötü şey olan düşük büyüme ve yüksek enflasyon-tipi durumuyla karşılaşabilirsiniz.”

Bazıları ise cumhurbaşkanının yaklaşımının cehaletten ziyade hesaplı olduğuna inanıyor. Ankara TOBB Üniversitesinde siyaset bilimci olan Burak Bilgehan Özpek, düşük faiz oranı ve ucuz para biriminin, Erdoğan hükümetini desteklemiş olan başta inşaat ve turizm sektörlerindekiler olmak üzere ahbap çavuşlar ağına yaradığını söylüyor: “Burada doğru kelime hayatta kalmaktır … Dinamik bir ekonomiye sahip olmak istemiyor, Türkiye ekonomisini büyütmek istemiyor ama bir sonraki seçimi kazanmasına yetecek bir ekonomi istiyor.”

Eşit derecede dikkat çekici bir endişe ise ilk kez 2018’de ulusal seçimler için güçlerini birleştiren muhalefetin bu fırsatı kaçırma olasılığı. Şimdiye kadar, solcu CHP, sağcı İYİ, Kürtler ve diğer birkaç küçük partiden oluşan alışılmadık ittifakları, Erdoğan’ın ısrarlı bölme girişimlerine rağmen birlikte kalmayı başardı. Ancak Türk cumhurbaşkanına karşı yarışacak ittifak adayının seçimi konusunda tatsız bir restleşme olabilir.

Muhalefet bloğu üyeleri için endişe verici bir şekilde, anketler çoğu hayal kırıklığına uğramış AKP destekçilerinden oluşan çok sayıda kararsız seçmenin onlara güvenmediğini gösteriyor. Metropol’den Sencar, “AKP’den ayrılıyorlar ama hiçbir muhalefet partisini evleri olarak görmüyorlar. Muhalefet yeterince güçlü bir aday çıkarmazsa Tayyip Erdoğan’ın kazanma şansı hala var” dedi.

Bazıları ise Erdoğan’ın seçimleri tümden iptal etmesinden ya da AKP’nin parlamento çoğunluğunu ilk kez kaybettiği 2015 seçimlerinden sonra olduğu gibi ülkenin bir şiddet dalgasına kapılmasından endişeli.

(Çeviri: Ayşen Tekşen) 

Kaynak: Financial Times

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER