A3 Haber

Duvardaki delik: Levent Göktaş’ın Türkiye’ye iadesi ile neler değişecek?

Duvardaki delik: Levent Göktaş’ın Türkiye’ye iadesi ile neler değişecek?

Duvardaki delik: Levent Göktaş’ın Türkiye’ye iadesi ile neler değişecek?
Eylül 08
07:42 2022

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Necip Hablemitoğlu suikastının firari zanlısı emekli Albay Mustafa Levent Göktaş Bulgaristan’ın Svilengrad kentinde yakalandı.
Savcılığın hakkında 72 saatlik gözaltı kararı verdiği Göktaş’ın çıkarıldığı Haskova İl Mahkemesi’nce 40 gün süreyle tutuklu kalmasına karar verildi.
Göktaş’ı savunan Bulgar avukat İvan İvanov, müvekkilinin “siyasi suçlu olarak arandığını” ve bu nedenle kaçak yollardan Bulgaristan’a giriş yaptığını iddia etti.
Öte yandan Adalet Bakanlığı hazırlanan dosyayı Dışişleri Bakanlığı kanalı ile Bulgaristan makamlarına gönderdi ve Göktaş’ın “cinayet” suçuna azmettirmekten arandığını söyledi.

Hablemitoğlu cinayetinin ardından en çok aranan isim tıpkı Levent Göktaş gibi Özel Kuvvetler’den ayrılmış Nuri Gökhan Bozkır idi.
Göktaş, Bozkır’ın sadece silah arkadaşı değil aynı zamanda daha önce yargılandığı “Sauna Çetesi” davasında da avukatlığını üstlenmişti.
Nuri Gökhan Bozkır’ın ismini Hablemitoğlu cinayetinin dışında da duyduk.
Bozkır, Türki Cumhuriyetleri ile Doğu Avrupa’dan topladığı silah ve mühimmatları Suriye’deki Özgür Suriye Ordusu’na taşıyordu.
Projenin ABD’nin onayı, Katar’ın maddi desteği ve Türkiye’nin organizasyonu ile gerçekleştiğini, yıllar sonra Türkiye dışına çıkmak zorunda kalınca uzun uzun anlattı.
Ayrıca “Soğan Tırları” diye bilinen davada da Bozkır’ın ismi çıktı.

Türkiye’nin son yirmi yılı içinde en “karanlık” dönemi olarak bilinen Haziran-Kasım 2015 arasında Suruç’ta patlayan bomba ile 33, Ankara’daki gar patlamasında 102, İstanbul’da İŞID tarafından düzenlenen bombalı saldırılarda da onlarca kişi yaşamını yitirdi.
Bu karanlık dönemin de en iyi “bilenlerinden” biri Nuri Gökhan Bozkır idi.
Bozkır Türkiye’den çıktıktan sonra Ukrayna’ya gitti.
Ukrayna’da ilk yakalanıp mahkeme çıkarıldığında önemli şeyler söyledi.
O dönemin Hürriyet Gazetesi yazarı Toygun Atila 4 Aralık 2019’da yayımlanan yazısında “Ben de karşımdaki katil zanlısı Nuri Gökhan Bozkır’ın gözlerinin içine bakarak sordum: (Necip Hablemitoğlu’nu siz mi öldürdünüz? Neden bu cinayeti işlediniz?) diye. Bozkır’ın da “Ben katil değilim. Necip Hablemitoğlu’nu öldürmedim” dediğini aktararak, Bozkır’ın Necip Hablemitoğlu’nu hayatının hiçbir döneminde görmediğini, yüz yüze gelmediklerini söylediğini yazdı.
Atilla yazısında Bozkır’a, cep telefonunun Hablemitoğlu öldürüldüğü sırada evinin önünde, sonrasında da Mogan Gölü civarında sinyal verdiğini hatırlattığını ve “neden” diye sorduğunu belirterek, Nuri Gökhan Bozkır’ın da kendisine cinayet tarihinde Ankara Çankaya’daki Oyak Sitesi’nde oturduğunu, işyerinin ise Ankara Gölbaşı’nda olduğunu söylediğini, Hablemitoğlu ile evinin arasında 1 kilometre mesafe bulunduğunu, kendisine göre cep telefonunun aynı bölgede sinyal vermesinin son derece doğal olduğunu aktardığını yazdı.
Nuri Gökhan Bozkır Toygun Atila’dan önce Ukrayna’nın önde gelen haber portallarından Strana’nın muhabiri Aleksander Sibirtsev’e konuştu.
Şimdilerde siteden kaldırılan bu röportajda Bozkır, yasadışı silah teslimatlarına doğrudan nasıl katıldığından söz etti.
Hatta Bozkır’ın arşivindeki silah sevkiyatına ilişkin fotoğraf ve videoların yanı sıra dolar dolu valizlerin görüntüleri de Strana’da yayımlandı.
Bütün para ve silah trafiğinin bir engele takılmaması için jandarma ve MİT’in gözetiminde gerçekleştiğini iddia eden Bozkır, Suriye tarafında ise sevkiyatın saha komutanı Halil Harmid gözetiminde sürdüğünü anlattı.

Aylar sonra Nuri Gökhan Bozkır Ukrayna’dan Türkiye’ye getirildi.
Günlerce ifadesi alındı.
Hablemitoğlu cinayeti ili olan ilgisini reddettiği yolunda haberler çıktı.
Bozkır’ın alınan ifadelerinde Suriye’ye yapılan silah sevkiyatı ile ilgili ifadeler var mı şimdilik soruşturma sürdüğünden bilmiyoruz.
Kişisel bilgim “sorulmadığı” ve Bozkır’ın da “anlatmadığı” yönünde.

Bu sırada Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili “azmettirici” olduğu gerekçesiyle Levent Göktaş gözaltına alınacakken firar etti.
Polisin takibini defalarca atlatan Göktaş en son iş insanı İnan Kıraç’ın Kıraça Holding binasında görüldü.
Aynı zamanda Kıraç’ın ABD’de tutuklu Sezgin Baran Korkmaz ile arasındaki sorunun çözümünde kilit isim olan Levent Göktaş Bulgaristan’da yakalana kadar sırra kadem bastı.
Göktaş’ın Bulgaristan’da yakalanmadan önce Türkiye’deki bazı gazetecilere mektup yazdığı ortaya çıktı.
Levent Göktaş mektubunda kaçması konusunda, “Tam normal ve düzenli bir yaşama adım atmışken bu kez yine benimle ve Özel Kuvvetler ile hiçbir ilgisi olmayan, saçma sapan bir komplo ile karşılaştım. Bu süreçte haksız ve hukuka aykırı olarak 5,5 yıl hapis yattığım ve yine aynı şeyleri yaşayacağımı bildiğim için gözaltına kararına uymadım. Bu yüzden kaçtım. Üzgünüm ama sizin de taktir edeceğiniz gibi normal bir insan olarak yaşamama izin verilmiyor. Ben sadece yaşam hakkımı geri istiyorum. Hukuk ve adalet istiyorum. Lütfen bana inanın. Necip Hablemitoğlu ismini bile bu hadise ile öğrendim” diye yazdı.

Levent Göktaş’ın yazdığı belirtilen mektubun önemli bir bölümü de Enver Altaylı ile ilgiliydi.
Hablemitoğlu cinayeti ile de suçlanan Altaylı konusunu Bektaş şöyle özetledi:
“Sayın Enver Altaylı Bey ile ben hayatımda bir kez görüştüm ve aynı zamanda tanıştım. Bu görüşme tarihi de 10 Mart 2014’de cezaevinden çıktığım, 2015 yılında Danışmanlık şirketi kurduğum ve 2015 sonu 2016 başlarında rahmetli Erol Olçok beyle tanışma tarihine rastlar… Görüşme konumuz toplantıya katılan 6-7 kişinin de teyit edeceği gibi danışmanlık şirketimize Antalya Belediyesinin TEDES işinin alınması için. Rahmetli Erol Olçok beyle görüşme bu maksatlıdır… O tarihler de rahmetli Erol Olçok Bey AKP kurucu üyesi ve medya sorumlusu idi. Antalya ilinde büyük bir TEDES işi vardı. Niyetim Erol Olçok beye bize yardımcı olmasını sağlamaktı. Yaptığımız araştırmada Erol Olçok beyin kıramayacağı dostlarından birinin Enver Altaylı Bey olduğunu öğrendik. Yardım istedik ve Enver Bey ricamızı kabul etti ve bize Erol Olçok’tan randevu aldı. Toplantıya 6-7 kişi katıldık sunum yaptık Erol Olçok Bey çok beğendi. İlgileneceğim dedi. O günden sonra ne Enver Altaylı beyi ne de Rahmetli Erol Olçok beyle görüşemezdik zaten bir süre sonra darbe oldu…”

Hablemitoğlu cinayetine karıştıkları iddia edilen eski özel kuvvetlerci Levent Göktaş ile Gökhan Nuri Bozkır’ın anlatımları böyle.
Muhtemelen her ikisi de hem soruşturma aşamasında hem de olursa yargılama aşamasında benzeri ifadeler kullanacaklar.
Savcılığın elindeki deliller ve soruşturma dosyası iki ismi de “mahkûm” edebilecek düzeyde mi bunu ancak yargılamanın “sonunda” öğreneceğiz.

Gökhan Nuri Bozkır, Ukrayna’dan MİT’in yaptığı operasyonla “getirildiği” söylendiği için kimi hukuk kurallarına tabi değil.
Levent Göktaş’ın “iadesi” ise aksine uluslararası hukuk kurallarına tabi.
Bu konuda “tatmin edici” bilgiyi Avukat Vural Ergül verdi.
Ergül’e göre Bulgaristan’dan “cinayet” suçlaması ile iadesi istenen Levent Göktaş “suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi” kapsamında.
Zaten Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan’ın iadesi durumunda sadece “cinayet” suçundan sorgulaması yapılabilecek.
Çünkü başka konularda soruşturma açılması sözleşmeye aykırı.
Önemsizmiş gibi görünse de bu detay önemli.
Levent Göktaş’ın İnan Kıraç, Sezgin Baran Korkmaz, Mehmet Ağar gibi ilişki ağları ile CHP’li Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu başta olmak üzere avukatlığını üstlendiği “önemli” kişilerle ilişkileri de sorgulanamayacak.

Nuri Gökhan Bozkır üzerinden toplanıp Suriye’ye gönderilen silahlar.
2015’in Haziran-Kasım döneminde patlayan bombalar.
İktidarın “el değiştireceği” süreçte yaşanan kaos.
15 Temmuz “başarısız” darbe girişimi.
AKP’nin önemli ismi Erol Olçok ve oğlunun köprüde öldürülmesi.
Türkiye’deki sermayenin “aracılar” eliyle el değiştirmesi.
Uyuşturucu, sanal kumar, haraç ağı.
İktidar/muhalefet içinde oluşturulan “güç” odaklarının kanunsuzlukları.
Fabrikalara/şirketlere çökmeler.
Uçan kuştan haberi olduğu söylenen Sedat Peker’in bu konulardaki sessizliği.

Eğer Levent Göktaş ve Nuri Gökhan Bozkır “cinayet” dışında “sorgulanmayacaksa” yine karanlıktayız demektir.
Çünkü “Gladyo duvarında” açılan delik büyümeyecek.
O delik büyümeyince de Türkiye önünü göremeyecektir.
Olması gereken açılan deliğin büyüyerek duvarı yıkması ve Türkiye’nin önünü görmesidir.
Önümüzü göremezsek “seçim” sadece lafta kalır.
Atı alan yine Üsküdar’ı geçer.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER