A3 Haber

Şeytan ayrıntıda: 20 yıl sonra gelinen noktadan umutlu muyuz?

Şeytan ayrıntıda: 20 yıl sonra gelinen noktadan umutlu muyuz?

Şeytan ayrıntıda: 20 yıl sonra gelinen noktadan umutlu muyuz?
Ocak 07
07:30 2023

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Necip Hablemitoğlu Ankara Portakal Çiçeği Sokak’ta evinin yakınlarında başından vurularak öldürüldü.
Suikast 20 yıla yakın tozlu raflarda kaldı.
Savcılığın “değerlendirdiği” delillerle soruşturma yeniden açıldı.
Gözaltılar, tutuklamalar derken sonunda iddianame hazırlandı, kabul edildi ve dava açıldı.
Hablemitoğlu suikastının ilk duruşması 14 Şubat 2023’te yapılacak.
Aralarında Fethullah Gülen, Levent Göktaş, Nuri Gökhan Bozkır, Enver Altaylı ve Tarkan Mumcuoğlu gibi 10 kişinin sanık olduğu davanın özetini “Nuri Bozkır’dan Levent Göktaş’a kadar uzanan zincir: Sıra mahkemede” başlıklı yazımda anlattım.
Gelin, şimdi neler olmuş neler bitmiş, şu anda neredeyiz ve kayıtlara giren ilginçliklere birlikte bakalım.

Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşma öncesi 18 maddelik “tensip” kararı ile çeşitli kurum ve kuruluşlardan belgeler istedi demiştim.
Bu belgelerin büyük bölümü Türk Telekom üzerinden Ankara’daki “kontörlü hat” kullanan işyerleri ile ilgili.
Hukukçular, bu talebin son zamanlarda “ankesörlü hat” üzerinden yapılan gözaltı ve tutuklamalara dayanarak, olayın “FETÖ” bağlantısı ile ilgili olduğunu düşünüyor.
Aynı hukukçuların endişesi ise muhtemelen yüzlerce sayfayı bulacak dokümanı mahkemenin zaman bulup nasıl inceleyeceği ve bunun mahkeme sürecinin uzayıp uzamayacağına etkisi.
Bu noktada hukukçular akıllara “acaba birileri mahkemeyi uzatıp sonuçsuz mu bırakmak istiyor” sorusunun geldiğini, bunun geçmişte Balyoz, Askeri Casusluk davalarında da görüldüğüne vurgu yapıyorlar.

Benim ise mahkemenin 18 maddelik zaptında kafama takılan bir/iki nokta var.
Mahkeme 10 sanığı tasarlayarak öldürme, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma maddelerinden yargılayacak.
Suç tarihi ise 18 Aralık 2002.
İşte bu tarih kafaları karıştırıyor.
Nedeni de iktidar partisi AKP.

2002 yılında iktidara gelen AKP, 2003 yılında bir kanun değişikliği yaptı.
Buna göre bir suçun “terör” olması için mutlaka “silah” olması gerekiyordu.
Değişikliğin nedeninin de o dönem DGM’de “terör suçlamasıyla” yargılanmakta olan Fetullah Gülen’i kurtarmak olduğu söylendi.
Yapılan değişiklik, içinde “silah” olmadığı için AKP’nin “yol arkadaşını” kurtarıyordu.
Zaten o yüzden de 15 Temmuz başarısız darbe girişimi, içinde “silah” barındırdığı gerekçesiyle “terör örgütü” tanımının içine girdi.
Yargılamaların tamamına yakını buna dayandı.
Verilen cezalardaki “terör” tanımında buna atıf yapıldı.
İktidar da geçmişteki “ortaklığını” bu tanım üzerinden açıkladı.
“Allah bizi affetsin” diyerek hukuk içinde olmayan bir durumla geçmişi akladılar.

Necip Hablemitoğlu suikastı ile ortaya çıkan durum ise “terör” tanımının tarihini baştan aşağı bozdu.
Çünkü iddianameyi hazırlayan savcılık suç tarihi olarak 2002’yi gösteriyordu.
Öyleyse “terör örgütü” suçunun miladı 15 Temmuz 2016 değil, 2002 olmalıydı.
İktidar için de mahkemeler için de bu davada “karar” verme sürecini değiştiriyor.
“FETÖ” için tarih 2002 mi, 17-25 Aralık mı, yoksa 15 Temmuz mu?
Eğer Hablemitoğlu suikastı iddianamesinde belirtildiği gibi 2002 yılını kabul edersek, bu durum iktidarının da başını ciddi biçimde sıkıntıya sokar.

Davayı görecek mahkemenin hazırladığı tensip tutanağında dikkatimi çeken ikinci nokta ise sanıkların bugüne kadar ÖSYM kapsamında girmiş oldukları tüm sınavlar ve ÖSYM’ye bildirdikleri tüm iletişim numaraları.
Sanık sayısı kaç?
Kayıtlara göre 10.
İddianameye göre örgütün ele başı Fethullah Gülen 1941, emri veren Mustafa Özcan 1951, eylem için ÖKK içinde adam ayarlayan Enver Altaylı 1944, eylemin başındaki Levent Göktaş 1959, keşif yapan Nuri Gökhan Bozkır 1974, tetiği çektiği iddia edilen Tarkan Mumcuoğlu ise 1968 doğumlu.
Bu şu demek.
Türkiye’de ilk, ortaokul ve liseyi normal şartlarda bitirme yaşı 17.
Geç yazıldınız, ara verdiniz veya sınıfta kaldınız diyelim bu yaş 20 olsun.

1960’lı yıllara kadar üniversiteler lise mezunlarının ancak bir kısmını sınavsız olarak alıyordu.
Lise mezunu sayısı artınca bazı üniversiteler kendileri için giriş sınavı düzenlemeye başladı.
19 Kasım 1974’de karmaşanın ortadan kalkması ve daha sağlıklı sonuç elde edilmesi için Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÜSYM) kuruldu.
ÜSYM Mart 2011’de çıkan bir kanun ile Ölçe ve Seçme Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) haline getirildi.
Yani 2011’den önce ÖSYM diye bir kurum yok.

Davayı görecek mahkeme Hablemitoğlu suikastının 10 sanığı için ÖSYM’den sanıkların sınav bilgisi ve bildirdikleri telefon numaralarını istemişti.
Bu durumda ÖSYM kurulduğunda örgütün lideri olduğu iddia edilen Fetullah Gülen 70, Enver Altaylı 67, Mustafa Özcan 60 ve Levent Göktaş da 52 yaşında.
Diğer sanıkların Harp Okulu mezunu olduğunu ve sınavlarının 15 Temmuz’a kadar ÖSYM tarafından yapılmadığını eklerseniz ÖSYM mahkemeye ne desin?
Evet, düşündüğünüzü diyecek.
Bırakın ÖSYM’yi, ÜSYM’de bile belge yok.
Hadi diyelim hepsi kendince 20 yaşında sınava girmiş olsun.
Çoğu 20 yaşına geldiğinde, değil Türkiye’de, dünyada cep telefonu yok, evinde sabit telefon olanlar bile parmakla sayılır.

Dikkatimi çeken bir başka konu ise sanıkların sayısı.
Onca operasyona, gözaltılara ve gazetelerde sayfa sayfa, televizyonlarda dakikalarca anlatılan Hablemitoğlu suikastı gelip 10 sanıkla mahkeme karşısına çıktı.
Peki sanık sayısı neden bu kadar az, adı geçen diğer isimler ne oldu?
Merak edip araştırdım.
Bunu da iddianameyi hazırlayan savcılığın kararlarında buldum.

Örneğin Nuri Gökhan Bozkır ile birlikte altı kişilik hücrede keşif yaptıkları ve Hablemitoğlu’nun öldürülmesinde kullanıldığı iddia edilen 06 TBZ 08 plakalı aracı Bozkır’a verdiği söylenen İrfan Birkan ile Birol Ercan.
Savcılık 9 Kasım 2022’de verdiği kararda aynen şöyle diyor:
“… Şüpheli İrfan Birkan’ın olay tarihinde eşi adına kayıtlı kendisi tarafından kullanılan sonrasında eniştesi Birol Ercan’a sattığı aracın şüpheliler tarafından verilmediği, İrfan Birkan’ın arkadaşı Adnan Kaygusuz tarafından verildiği, Adnan Kaygusuz’un da hayatta olmadığı…”
Hani bu iki isim Nuri Gökhan Bozkır ile altı kişilik hücrede “keşif” yapmıştı?
Demek ki değillermiş.

Bir başka örnek.
Yakalanıp Türkiye’ye getirildikten sonra “itirafçı” olan Nuri Gökhan Bozkır, Hablemitoğlu suikastında kullanılan silah için ne demişti?
“Ankara’daki Mogan Gölü’ne atıldı.”
Silahı göle atarken gördüğü isimler de Tarkan Mumcuoğlu ve Bülent Kutsal.
Kutsal’ın ismi sanıklar arasında yok.
Neden?
Onu da savcılığın 9 Kasım 2022 tarihli kararında buluyoruz.
“… Adı geçen şahıslar hakkında Necip Hablemitoğlu eylemine karıştıklarına dair somut delil tespit edilemediği, Nuri Gökhan Bozkır’ın bu kişiler hakkında sanki olayın içinde yer almış gibi kurgusal anlatımlar yaptığı, …. Yaşanacak adli süreçler sonunda geçmişte kendisinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihracında etkisi olduğunu düşündüğünü, bazı silah arkadaşlarını eylemle ilişkilendirmek suretiyle bu kişilerden intikam almak düşüncesiyle ifade verdiğini…”

Bu kadar da değil.
Nuri Gökhan Bozkır, Türkiye’ye getirilip “itirafçı” olduktan sonra, tutuklanıp gönderildiği Sincan Cezaevi’nden savcılığa dilekçe yazmış.
19 Ekim 2022 tarihli dilekçede Bozkır, “Sauna Çetesi davasında kendisini kötü bir asker olarak gösteren Altan Bora, Tan Dervişoğlu ve Bülent Kutsal’ın isimlerini dosyanıza kasıtlı olarak verdim” demiş.
Hal böyle olunca da savcılık soruşturmada adı geçen 11 kişi hakkında “kovuşturmaya yer olmadığına” karar vermiş.

20 yıl aradan sonra “yeniden” açılan Doç. Necip Hablemitoğlu suikastında gelinen son noktayı özetlemeye çalıştım.
Görünen o ki kilit isim Nuri Gökhan Bozkır.
Onun ifadelerinin “inanılırlığına” ise mahkemede tanıklık edeceğiz.
Yeni itiraflar yapacak mı, söyledikleri ile sanık yaptıklarını aklayacak mı, kendisine emir verenlerin “listesini” sunacak mı göreceğiz.
Korkum, bütün bu gerçeğin “tiyatroya” dönüşmesi.
Sadece “cinayet” için Türkiye’ye iade edilen ve hakkındaki diğer iddialardan yargılanamayacak olan Nuri Gökhan Bozkır’ın “itiraflarının” gerçeğin ortaya çıkmasında yardımcı olup olmayacağı kocaman bir soru işareti.
Birilerinin “Gel biz 20 yıllık cinayeti çözmüş olalım, sen de diğer suçlardan kurtul” diyerek anlaşma yapıp yapmadıkları ise en büyük korkum.
Nuri Gökhan Bozkır sadece Necip Hablemitoğlu suikastı için değil, Türkiye’nin “karanlık” bir döneminin de tanığıdır.
Umarım halının altına süpürülmez.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER