CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’deki toplantıda belediye başkanlarına doğrudan bir mesajı olmuştu: “Kongre sürecine müdahale etmeyin. Gereksiz sözler vermeyin. Zira sözünüzde durmadığınızda, bunlar size değil partiye bir bumerang gibi dönüyor ve bizi ciddi şekilde vuruyor.”

Bu mesaj kaç kişi tarafında algılandı bilmiyorum ama İstanbul’dan Mersin’e oradan Ankara’ya kadar bir çok il ve ilçe belediye başkanları maalesef sürecin içerisinde hatta göbeğinde.

En çok dayandıkları nokta da iş.

Emekli delegenin oğluna kızına iş, işsiz delegeye aş…

Ülke zaten ciddi bir ekonomik kriz içerisinde. Herkesin yaşam derdi var.

İnsanların beklentileri üzerinden siyaset yapmak hiç de etik değil.

Bunun bir de geri dönüşü var. O kadar çok insan beklenti içine sokuluyor ki bu isteklerin tamamının karşılanması olasılık dışı. Hal böyle olunca şiddeti giderek artan bir küskünler grubu oluşuyor ki bu insanları yeniden partiye oy atmaları için ikna etmek mümkün olmuyor.

Belki düne kadar AKP karşıtlığı üzerinden siyaset yapılarak oyların CHP’de toplanmasına zemin hazırlanıyordu. Yaratılan küskünle de, ister istemez partiye oy kullanıyordu.

Ancak Türkiye’de siyasetin iklimi değişiyor. İlk adımı Davutoğlu attı. Ardından büyük ihtimal ile Ali Babacan’ın partisi gelecek. Belki de bir diğeri.

Alternatifler arttıkça, söylemlere de bağlı olarak denenmemiş olan bu partiler yeni çekim merkezleri haline gelebilirler.

Bunun en net örneğini İstanbul seçimlerinde yaşadık. 14 bin farkla kazanan İmamoğlu seçimin tekrarında farkı 800 bine çıkardı. Bu sonuç bile oy kullananların psikolojik reflekslerini göstermesi açısından önemli.

Konuştuğum herkes belediye başkanları arasında en çok Mansur Yavaş’ın daha başarılı belediye başkanlığı yaptığı konusunda hemfikir. Adana, Mersin ya da Antalya’yı bilemem ama İstanbul ve İzmir’in başkanlık beklentisinden kurtulup şehir işleriyle ilgilenmelerinde yarar görüyorum.