A3 Haber

Klazomenai Kazı Başkan Yardımcısı: Çeşme ve Urla’nın mega projelere ihtiyacı yok

Klazomenai Kazı Başkan Yardımcısı: Çeşme ve Urla’nın mega projelere ihtiyacı yok

Klazomenai Kazı Başkan Yardımcısı: Çeşme ve Urla’nın mega projelere ihtiyacı yok
Mart 09
09:34 2020

Urla ve Çeşme yarımadasını yapılaşmaya açan Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptali için hukuki mücadele sürerken, bölgede 2006’dan beri arkeolojik yüzey araştırmaları yürüten Klazomenai Kazı Başkan Yardımcısı Elif Koparal yetkilileri uyardı: “Urla ve Çeşme’nin kendi kimliğiyle, kendi değerlerini koruyarak ve güçlendirerek doğru bir turizm anlayışı ile gelişme kapasitesi bu denli güçlüyken mega ve yeni projelere ihtiyacı yoktur.”

Klazomenai Kazı Başkan Yardımcısı Elif Koparal, “Yeni Çeşme adı altında tepeden inme, kağıt üzerinde kurgulanmış bir projenin uygulanmasındaki iyi niyete inanmak ne yazık ki mümkün değil” dedi.

Gazete Duvar’dan Nuray Pehlivan’ın sorularını yanıtlayan Koparal, “Urla ve Çeşme’nin kendi kimliğiyle, kendi değerlerini koruyarak ve güçlendirerek doğru bir turizm anlayışı ile gelişme kapasitesi bu denli güçlüyken mega ve yeni projelere ihtiyacı yoktur. Bir İzmirli ve yarımadalı olarak yaşadığımız yere derin bir tarih ve kültür bilinci ile sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Büyüdüğüm, kendimi bildiğim, çocukluğumdan bu yana denizlerinde yüzüp devedikenlerine takıldığım, köyünü, ovasını, tepesini, vadisini adımladığım, insanını tanıdığım, derdine ortak olduğum, huyunu suyunu, geçmişini aklıma kazıdığım, yarımadanın derdini dert ediniyorum bugünlerde ve kendine yakışan bir turizm anlayışıyla gelişmesini diliyorum” diye konuştu.

Koparal’ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

  • Urla-Çeşme yarımadası için turizmin bir tahribat tehdidi haline gelmesi yeni bir durum değil. 1980’lerden bu yana ivmesi giderek artan kentleşme ve göçün yanı sıra doğa ve kültürü hiçe sayan turizm anlayışı yarımadayı çoktandır olumsuz anlamda değiştiriyor. Dolayısıyla neoliberal dünyanın gerçekleri yarımadanın hikayesini çok da ayrıcalıklı kılmıyor. Ancak bu coğrafyada doğan, yetişen ve yaşayanlar için durum farklı olmalı. Zira insan büyüdüğü ve yaşadığı yerle duygusal bir bağ kurar. Burada olanlar, yarımadaya olan kişisel bağımdan dolayı benim için kapitalizmin pençesinde yok olan bir başka toprak parçası ve rant haberi olmaktan çok öte…
  • Yarımada bu turizm rüyasından çektiği kadar hiçbir şeyden bu kadar çekmedi sanırım. Bakan, Çeşme’yi Cannes gibi yapmaktan söz ederken, geçen yaz Urla Belediyesi’nin düzenlediği arama konferansının da en önemli teması Urla’yı dünyanın bilinen “turizm cennetleri”nden birine benzetme çabasıydı. Urla’yı, Çeşme’yi, Ege’yi seven herkes gibi benim de tüylerimi diken diken eden bir ifade bu. Urla’nın Urla, Çeşme’nin Çeşme olarak kalmasının ne sakıncası olduğunu anlamak güç. Bugün artık tüm dünyada yerele özgü değerlerin korunduğu doğayla uyumlu bir turizm anlayışı benimsenirken halen daha mega projelerin destek bulması kalkınmanın değil geri kalmışlığın işareti. Ne yazık ki yarımada nüfusunun da ancak çok küçük bir kısmı bu farkındalığa sahip.
  • İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin geçen dönemlerde Aziz Kocaoğlu başkanlığında, şimdi Tunç Soyer yönetiminde hazırlanan pek çok kültürel rota, bisiklet ve yürüyüş parkurları, doğal çevreyi hem koruyan hem de turistik açıdan önemli kılan alt yapı çalışmaları ve uygulamaları zaten mevcut. Yani aslında bakanlık ifade ettiği üzere doğal ve kültürel çevre ile uyumlu bir mega projeyi gerçekleştirme niyetini samimiyetle taşıyorsa bu projelere destek vermeli ve altyapıyı oluşturmalı. “Yeni Çeşme” adı altında tepeden inme, kağıt üzerinde kurgulanmış bir projenin uygulanmasındaki iyi niyete inanmak ne yazık ki mümkün değil.
  • Bugün artık tüm dünyada yerele özgü değerlerin korunduğu doğayla uyumlu bir turizm anlayışı benimsenirken halen daha mega projelerin destek bulması kalkınmanın değil geri kalmışlığın işareti.

Ne olmuştu?

Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Urla ve Çeşme’deki taşınmazların kamulaştırılması kararı gündemdeki yerini koruyor. Geçtiğimiz ay, Urla ve Çeşme’deki söz konusu arazilerde, Suudi Albassam Group’un “Yeni Çeşme” adıyla proje hazırlattığı ortaya çıkmıştı. Basına yansıdığı kadarıyla projede, Suudi Arabistan menşeli bir şirketin yatırımıyla Gölkaya bölgesinde bir havaalanı, Dümbelek Damları mevkilerinde marina, otel, lüks konut ve AVM inşası planı yer alıyordu.

“İlçeye Cannes’da olduğu gibi bir turizm merkezi yapacağız” diyen Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ise iddiaları reddederek projenin, nitelikli spor tesisleri, termal kaynakları kullanan oteller, bisiklet rotaları içeren, çevre ile uyumlu bir proje olduğunu ve yerel yönetimlerle işbirliği içinde gerçekleştirileceğini duyurdu. Bakan Ersoy ayrıca Ege’nin en büyük müzesinin Çeşme’ye inşa edileceği söyledi.

Çeşme ve Urla’yı yapılaşmaya açacak dört Cumhurbaşkanlığı kararının, Avukat Senih Özay ve hukukçu arkadaşları tarafından ekolojik dengenin bozulacağına dikkat çekilerek Danıştay’a götürülmesinin ardından, İzmir Barosu, meslek odaları, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri ile sivil toplum kuruluşları da açılan davalara müdahil olmuştu.

Projenin ekolojik sistemde yaratacağı tahribatın yanısıra arkeolojik buluntular ve tarih de tehdit altında. Kamulaştırmanın yapılacağı alanda, örneğin bölge arkeolojisinde önemli yeri olduğunu bildiğimiz çok sayıda antik yerleşim ve sit alanları yer alıyor. Bölgede bir taraftan İzmir Müze Müdürlüğü ve İzmir 1 Numaralı Koruma Bölge Müdürlüğü’nün çalışmaları sonucunda yeni sit ve koruma alanları belirlenip tarihi değerler korunmaya çalışılırken, diğer taraftan tüm bu koruma alanlarının ortadan kaldırılmaya çalışılması enteresan bir çelişki.

Böglede bugüne dek 450’den fazla antik döneme ait yerleşim, köy, çiftlik, kale, tümülüs, kutsal alan; antik dönem ticaret yollarına ait patikalar, taşocakları, tarım havzaları, zeytinyağı ve şarap işlikleri ile sınır işaretleri belgelenmiş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER