Erdoğan, ekonomik ve siyasi ortağı da hırpalıyor: AB treni kaçıyor
Putin’di, Trump’tı, Esad’tı, Ruslardı, Amerikalılardı diye diye asıl konumuza geldik.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri…
Türkiye’nin tam üyelik müzakeresinin sürdüğü, ihracatımızın büyük bölümünün yapıldığı Avrupa Birliği…
Dolayısıyla hem ekonomik hem de siyasi açıdan vazgeçemeyeceğimiz bir ortak.
Suriye üzerine yaşanan onca tartışmadan, Suriyelilerin biraz da devlet kontrolü ile Yunanistan sınırına gönderilmesinden sonra Erdoğan AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile dün akşam bir araya geldi.
AB, Erdoğan ile ilişkilerin bir düzeyde tutulmasından yana. Çok gergin olmasını istemiyor. Sonuçta 4 milyon gibi bir göçmen silahı var Erdoğan’ın. Ve bunu kullanmaktan hiç de çekinmiyor. Son 10 gündür yaşananlar bunu bir kez daha gösterdi.
Avrupa Türkiye’nin bir anlamda gazını alma peşine düştü.
Öncelikli teklifleri uzun süredir askıda olan müzakerelerin yeniden başlaması, bir kaç bölümün açılması idi.
Erdoğan paranın peşinde
Türkiye’nin öncelikleri ise çok farklıydı. Avrupa’nın daha önce verdiği sözleri tutmasını istiyordu Erdoğan. Bunlar vize serbestiyeti, Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi ve mülteciler için verileceği söylenen mali katkının yerine getirilmesi.
Haliyle bizde kalmayan paranın peşinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı.
Ama Avrupa gönderilen paranın doğru yerlerde kullanıldığına emin değil. Nitekim özellikle Merkel yardım paralarını doğrudan Türk devletine vermek yerine uluslararası kuruluşlar üzerinden göndermeyi yeğlemişti. Bu da Erdoğan’ın tepkisini çekmişti.
Dünkü görüşmeler sert geçti
Dün akşam yapılan toplantı sonrası Erdoğan’ın basın toplantısını beklemeden ayrılması, ayrıldığını organizasyonu düzenleyenlere bile haber vermemesi bize içerideki görüşmelerin çok sert geçtiğini gösteriyor.
Sadece alınan tek karar AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrel ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun göçmenler konusunda çalışma yapacakları.
Bu bizi kurtarır mı?
Kesinlikle hayır.
Yine bir öteleme politikası içindeyiz. İdlib’i Ruslarla birlikte karayolunda gidip geleceğiz diye öteledik. Ama daha anlaşmanın imzaları kurumadan Rus devlet kanalının “Putin Erdoğan’ı bekletti” videosu İdlib mutabakatının sürdürülebilir olmadığını gösterdi bizlere.
Şöyle bir çevremize baktığımızda sürdürülebilir neyimiz var ki…
Virüsün bu şekilde yayılması halinde, çok güvendiğimiz turizmin de sürdürülebilir olmadığını kanıtlayabilir.