A3 Haber

Eşitsizlik ve adaletsizlikler çok daha derinde: ABD’deki eylemlerin sorumlusu sadece Trump mı?

Eşitsizlik ve adaletsizlikler çok daha derinde: ABD’deki eylemlerin sorumlusu sadece Trump mı?

Eşitsizlik ve adaletsizlikler çok daha derinde: ABD’deki eylemlerin sorumlusu sadece Trump mı?
Haziran 02
12:56 2020

Silahsız siyah George Floyd’un kelepçeli olduğu halde polis tarafından boğularak öldürülmesinin ardından başlayan eylemler devam ederken, eylemlerin “sorumlusu” ve hedefi sadece ABD Başkanı Donald Trump’mış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Ancak eylemcilerin sorunları ve ABD’de yaşanan adaletsizlikler çok daha derinde yatıyor.

25 Mayıs günü ABD’nin Minneapolis kentinde 46 yaşındaki siyah George Floyd, beyaz polis Derek Chauvin tarafından sokak ortasında boğularak öldürüldü.

Floyd’un öldürülmesinin ardından başlayan protestolar ABD’nin pek çok yerine yayılırken, eylemlerin yaşandığı kentlerde (ABD başkenti Washington’da dahil olmak üzere) sokağa çıkma yasakları ilan edilmeye başlandı.

Irkçılığı ve toplumsal sorunlara yaklaşımı seçimlerin öncesinden beri bilinen ABD Başkanı Donald Trump, ABD ana akım medyası tarafından eylemlerin “sorumlusu” gibi gösterilmeye çalışılsa da, ABD’nin sorunları ve eylemcilerin hedefleri Trump’ın çok ötesinde.

“20 dolar” için sokak ortasında cinayet işleyen polisler

Polis tarafından öldürülen Floyd, marketten sigara alırken sahte 20 dolarlık banknot kullanmakla suçlanıyordu.

Market çalışanları Floyd’un verdiği paradan şüphelendikten sonra polis çağırmıştı. Olay yerine gelen polisin, sahte olduğu parayı kontrol bile etmediği belirtiliyor.

Görüntülere göre gözaltına alınmaya direnmeyen Floyd, yere yatırılarak kelepçelendikten sonra Chauvin tarafından öldürülüyor.

Ancak Chauvin, bu sırada yalnız değil. Chauvin Floyd’u tam olarak 8 dakika 46 saniye boyunca diziyle boğarken, çevredekilerin tepkisine karşın olay yerindeki üç diğer polis (Tou Thao, J. Alexander Kueng ve Thomas K. Lane) tarafından korunuyor.

Kayıtlara göre polis tarafından boğulurken “Lütfen”, “Nefes alamıyorum”, “Anne” ve “Beni öldürmeyin” diyen Floyd tamamen baygınlaştıktan sonra da polis Chauvin, 2 dakika 53 saniye boyunca siyah adamın üzerinden kalkmıyor.

Polisler nasıl bu kadar rahat cinayet işleyebiliyor?

Floyd cinayeti, tüm olayın görüntülenmesi ve medyada geniş yer bulması nedeniyle tartışılsa da ABD için “sıradışı” bir olay değil.

Mapping Police Violence araştırma grubunun verilerine göre yalnızca 2019 yılında bin 99 kişi polis tarafından öldürüldü.

Verilere göre 2013-2019 yılları arasında polis cinayetlerinin yalnızca yüzde dördü yargılamaya yol açtı ve yüz polis cinayetinden yalnızca birinde ceza verildi.

Yani polis cinayetlerinin yüzde 99’u cezasız kalıyor.

Sorun Trump ile mi başladı?

ABD ana akım medyası polis cinayetlerini Trump ile sınırlı bir sorun olarak göstermeye çalışsa da, Trump öncesindeki ABD başkanları da ırkçılığı ve polis cinayetlerini çözecek hiçbir somut adım atmamıştı.

ABD Başkanı Richard Nixon tarafından uygulanan “Güney Stratejisi”, siyahların Demokrat Parti’yi desteklemesini, beyazlarınsa siyahların partiye dahil olmasıyla Demokrat Parti’yi terk ederek Cumhuriyetçi olmalarını öngörüyordu.

Cumhuriyetçiler açısından başarıyla uygulanan bu stratejiye kadar Demokratların da siyahları temsil etmek gibi bir iddiası yoktu. Nixon dönemiyle birlikte güneyli beyazların Cumhuriyetçi olmasıyla Demokratlar bir şekilde siyahları temsil ediyor görünmeye “mecbur” kaldı.

Obama döneminde siyahlar “nefes alabiliyor” muydu?

Trump döneminde parlatılmaya çalışılan eski ABD Başkanı Barack Obama zamanında da siyahlara yönelik polis cinayetleri geniş katılımlı eylemlere yol açmıştı.

2014 yılında Floyd olayına çok benzer şekilde, New York polisi Eric Garner’ı boğarak öldürdü. Garner’ın son sözleri “Nefes alamıyorum” olmuştu.

Bu sözler 2014 yılında başlayan polis şiddeti karşıtı protestoların sloganı haline geldi. Sorunun siyahlara yönelik ırkçılık olduğunu kabul etmekten ve somut adım atmaktan kaçınan Obama mesajında “Biz, Amerikalılar ırk, din, inançtan bağımsız olarak bunun bir Amerikan sorunu olduğunu, yalnızca bir siyah sorunu ya da kahverengi sorunu ya da Amerikan yerlisi sorunu olduğunu tanımalıyız” diyordu.

ABD’nin “değişme kapasitesi” ne kadar?

Garner’ın öldürülmesinden bir ay kadar sonra Ferguson’da bir polis memuru 18 yaşındaki silahsız siyah Michael Brown’ı ateş ederek öldürdü.

Obama o zamanki konuşmasında “Bu sorunun Ferguson ile sınırlı olmadığını, bir Amerikan sorunu olduğunu anlamalıyız. Irksal meselelerde son on yıllarda büyük gelişim kaydettik. Buna kendi hayatım boyunca tanık oldum. Bu ilerlemeyi kabul etmemek ABD’nin değişim kapasitesi olduğunu reddetmektir” demişti.

2014 boyunca süren protestolara ve Obama’nın yatıştırıcı sözlerine karşın 2015 yılında da ABD polisi orantısal olarak siyahlar ve azınlıklar çok daha fazla hedef alınmak üzere bin 146 kişiyi öldürdü.

Obama yerini Trump’a bıraktığında polis cinayetlerini çözecek hiçbir adım atmadığı gibi, ülkedeki adaletsizlik ve eşitsizlikleri azaltacak bir çözüm de sunamamıştı.

Göstericilerin sorunları neler?

ABD’deki eylemler Floyd’un öldürülmesiyle tetiklense de, eylemcilerin öfkesi polis şiddeti ve ırkçılıkla sınırlı değil.

Koronavirüs salgınıyla birlikte ABD’de 30 milyonun üzerinde kişi işini kaybederken, bu sayının 47 milyona kadar yükselebileceği söyleniyor.

Yine Obama döneminde gerçekleştirilen asgari ücret eylemleri 2009 yılından beri artmayan ve saatlik 7.25 dolar olan asgari ücretin 15 dolara çıkartılmasını hedefliyordu.

ABD’li çalışanların uzun süredir yaşadıkları reel gelir kaybı, asgari ücretli çalışanları ekonomik olarak “nefes alamaz” hale getirmişti. Söz konusu talepler gerçekleştirilmezken ABD’de asgari ücret hala 7.25 dolar seviyesinde.

Biden sorunların çözümü için alternatif mi?

Koronavirüs salgını ABD’de işsizliği ve yoksulluğu artırırken, zenginlerin kazançlarının artmayı sürdürmesi dikkat çekti.

Yapılan araştırmalara göre ABD’nin en zenginleri servetlerini Mart ayından başlayan dönemle birlikte yüzlerce milyar dolar artırdı.

Gelecek seçimlerde Trump’a rakip olan Demokrat Parti adayı Joe Biden, bu dönemde büyük şirketlerin vergi ödemediğini ve çok düşük maaşlar verdiğini söyleyerek “puan toplamaya” çalışsa da, Amazon tarafından Biden’a verilen resmi yanıtta Biden’ın “30 yılını Senato’da geçirdiği” ve kongrenin yaptığı vergi yasalarını desteklediği hatırlatıldı.

Biden’ın inandırıcılığının sadece seçmenler için değil, şirketler için de düşük olduğuna işaret eden bu yanıt, Amazon’un 11 milyar dolar gelirine karşın 0 dolar vergi ödediği görüldüğünde daha da düşündürücü oluyor.

ABD devleti neden var?

Eylemlerde dikkat çeken bir başka nokta dükkanların yağmalanması, kamu ve özel şirket binalarının ateşe verilmesi oldu.

Ülkedeki adaletsizliklere ve eşitsizliklere verilen bu tepki polisin sert şiddetiyle karşılaştı. Koronavirüs salgınında yaşanan bu olaylar, devletin salgına verdiği yavaş ve etkisiz tepkiyle eylemlere verdiği tepki arasındaki uçuruma dikkat çekti.

Koronavirüs salgınının 100 bin kişinin üzerinde can kaybına yol açtığı ABD’de, sağlık çalışanları maske ve ekipman bulmakta zorlanırken, göstericilere karşı sokağa çıkartılan polis ve Ulusal Muhafızlar, gelişmiş silahlar ve koruyucu ekipmanla donatılmıştı.

Eylemler ve salgının üst üste gelmesiyle ABD devletinin şirketleri korumak için “kaynak” bulmakta zorlanmadığı bir kere daha görülmüş oldu.

Demokratlar ne öneriyor?

Tüm bunlara bakıldığında Trump’ın ayrıştırıcı ve ırkçı açıklamalarının karşısında olan Demokrat Parti’nin önerisi ABD’deki eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri çözmek değil, bunları yatıştırmakla sınırlı.

Biden yanlıları sosyal medya üzerinden yaptıkları çağrılarda eylemlere son verilmesini talep ederek, eylemlerin devam etmesinin güvenlik kaygılarını artırarak “Trump’ı güçlendireceğini” ve seçimleri kaybettireceğini savunuyor.

Önemli bir bölümü beyaz olan eylemcilerin yaşadıkları sorunların ekonomik temelleri olduğu çok açık. Bu sorunları bir tür “sosyal demokrasi” ile çözmeyi planlayan ABD’li senatör Bernie Sanders’ın aksine Biden ekonomik sorunlara yönelik temel bir plandan bile yoksun.

Washington’ı yakmaya başlayan sorunların Kasım ayında yapılacak seçimlerde Trump’ın gitmesiyle çözülmeyeceğini, çok daha derin, sistemsel problemler olduğunu görmek gerekiyor.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER