A3 Haber

Gizli “FETÖ”cüler tartışması: İtirafçı “FETÖ”cüyle iş ortaklığı kuran Nükhet Hotar mı, gerçeğin peşindeki gazeteciler mi?

Gizli “FETÖ”cüler tartışması: İtirafçı “FETÖ”cüyle iş ortaklığı kuran Nükhet Hotar mı, gerçeğin peşindeki gazeteciler mi?

Gizli “FETÖ”cüler tartışması: İtirafçı “FETÖ”cüyle iş ortaklığı kuran Nükhet Hotar mı, gerçeğin peşindeki gazeteciler mi?
Eylül 21
08:52 2020

Sözcü Gazetesi’nden Emin Çölaşan, Necati Doğru, Metin Yılmaz, Mustafa Çetin, Yücel Arı ve Gökmen Ulu.
Cumhuriyet Gazetesi’nden Kadri Gürsel, Akın Atalay, Ahmet Şık, Aydın Engin, Murat Sabuncu, Kemal Aydoğdu, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Musa Kart, Güray Öz, Turhan Günay, Önder Çelik, Oğuz Güven, Emre İper, Hikmet Çetinkaya ve Hakan Kara.
CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem.
Bu isimlerin hepsi “Silahlı örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek, isteyerek yardım etme” suçlaması ile yargılandılar.

Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/2. maddesi, “Terör örgütlerinin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden bildiri veya açıklamalarını basanlar veya yayınlayanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” diyor.
Aynı kanununun 7/2. maddesi ise “Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” hükmü bulunuyor.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 7 Ocak 2013 gün, 2012/11870 esas sayılı kararında ise, “Sanıkların örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiklerine ilişkin iletişim tespit tutanakları ve diğer somut kanıtların neler olduğu karar yerinde gösterilip tartışılmadan, yazılı biçimde mahkumiyetlerine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir” diyor.

Anlayacağınız şu.
İktidarı eleştirdiğiniz ya da iktidar ve onun yandaşlarının yanlışlarını yazmaya başladığınızda taktik basit.
Önce sizi terör örgütü sınıfına soktukları bir yapı ile ilişkilendirmeye çalışıyorlar.
O zaman “FETÖCÜ” oluyorsunuz.
Bunu beceremezlerse bu kez sözleriniz/yazdıklarınızın terör örgütünün işine geldiğini söyleyerek “KRİPTO FETÖCÜ” diyorlar.
Bunun sık ve yüksek sesle söyleyerek savcıları göreve çağırıyorlar.
O kadar baskı oluşuyor ki, hakimler bile tutuklama kararını hızlıca veriyorlar.
Sonrası ne mi oluyor?
Savcılık sizin suçlu olduğunuzu ispatlayacağı yerde, siz masumiyetinizi ispatlamak zorunda bırakılıyorsunuz. Tutuklanarak cezaevinde geçen günleriniz de cabası.

İzmir’de aralarında AKP’li siyasilerin, bir kısım emniyet ve adliye görevlilerin de içinde bulunduğu adına da “FETÖ BORSASI” denilen dava görülüyor.
Polisin operasyonu, iddianame ve davanın açılmasıyla birlikte bu çıkar ortaklığı da çatlıyor.
Birlikte işledikleri suçları kimileri “itiraf” etmeye başlıyor.
Zaten çıkar ortaklığı çatlamasa kimsenin ruhu duymaz.

Karanlık ve kirli ilişkiler kurcalanmaya başladıkça, kimi gazeteciler işin peşine düşmeye başlayınca ise ortalık tamamen karışıyor.
İşte tam da burada o bilinen yönteme başvuruluyor.
Haberin doğruluğu tartışmak yerine “terör örgütünün elemanı” gibi göstermeye çalışıyorlar.
Bunu o kadar yüksek sesle ve öylesine fütursuzca yapıyorlar ki, taraftar buluyorlar.

İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davanın önemli sanıklarından biri Serkan Kurtuluş.
Yargılanmadan Türkiye dışına çıkmayı başaran ve kendi deyimi ile “örgütün silahlı kanat sorumlusu” olduğunu söyleyen Serkan Kurtuluş başlıyor konuşmaya.
Konuştukça uykular kaçıyor.
Serkan Kurtuluş bu örgütün içinde dönemin AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş, dönemin AKP İzmir Milletvekili ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Nükhet Hotar, dönemin İzmir İstihbarat Şube Müdürü Kudret Dikmen, dönemin Cumhuriyet Savcısı Okan Bato, eski Başbakan Binali Yıldırım, dönemin MİT Bölge Başkanı Gürbüz Yüksel ve daha pek çok siyasetçi, iş insanı ve bürokratın ismini veriyor.
Kendisiyle yaptığımız tele-röportajda da yaptıklarını kabul ediyor ve “Ben yargılanıyorsam, bu işin içindeki herkes yargılanmalı” diye konuşuyor.

Serkan Kurtuluş Arjantin’de yakalandıktan sonra konuşmaya başladığında, kendisini Gülen cemaatinin koruduğu ve kolladığı yazılıp söylenmeye başlandı.
Buna gerekçe olarak da tele-röportaj verdiği Said Sefa isimli Kanada’da yaşayan gazetecinin hakkında örgüt üyeliğinden dava açılmış olmasıydı.
Kimse gerçeklerle ilgilenmedi.
“Bu nasıl bir kötülük örgütü” demek yerine kamuoyunun büyük bölümü “ölü balık taklidi” yaptı, diğerleri de “FETÖCÜ” suçlamasıyla karşılaşmamak için sustu.

Biz de bu işin peşine düşenlerdendik.
A3 Haber Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Gençel’e düzenlenen saldırının yanında, bu kötülük örgütünü deşifre etmek, bağlarını açığa çıkarmak gazetecilik yapmaktı çünkü.
En azından biz öyle öğrenmiştik.
Serkan Kurtuluş ile Arjantin’den tele-röportaj maceramızı bir gün ayrıntıları ile yazarım.
Şimdilik o röportajın ardından başlatılan “FETÖCÜ” ya da “KRİPTO FETÖCÜ” karalamasına yanıt vereyim konu dağılmasın.

Serkan Kurtuluş’un yeni açıklamaları, aynı davada sanık ve gizli tanık “Spil” olarak da bilinen Ufuk Gürbüz’ün 18 Ağustos 2020’de İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak verdiği ek ifade sonrası, mahkeme heyeti dönemin AKP İzmir Milletvekili ve AKP Genel Başkan Yardımcısı, şimdinin 9 Eylül Üniversitesi Rektörü Nükhet Hotar’ı ifadeye çağırmış.
Görünen o ki, Hotar da ifadesinde üstü kapalı biçimde söyleşiyi yapanları “FETÖCÜ” olmakla suçlamış. İfade bizim röportajımızdan önce alındığı için bize “FETÖCÜ” diyememiş ama sonradan “KRİPTO FETÖCÜ” demeyi göze almış.

Bu kirli iftirayı hem ben hem de A3 Haber tümüyle reddediyor.
Hiçbir cemaat ya da benzeri yapılanmayla açık ya da gizli ilişkimiz yoktur.
Bu suçlamaların kirli ilişkileri deşifre etmemizden kaynaklandığını biliyoruz.
Ancak sessiz kalmamızı bekleyenler yanılıyor.
Belgesi ile kimin “FETÖCÜLERLE” ortak olduğunu gelin birlikte görelim…

Tarih, 6 Mayıs 2011.
İzmir 11. Noterliği, kendisine sunulan ana sözleşmeyi 7714 ve 7766 yevmiye numarası ile düzelterek onaylar.
Şirketin adı YDÜ Özel Eğitim Danışmanlık Sağlık Hizmetleri Bilişim Dış Ticaret Ltd. Şti.
Ticaret sicil numarası İzmir Merkez 154340.
Adresi 1477 Sokak No: 13 Daire: 5 Alsancak İzmir.
Şirketin amacı, eğitim öğretim hizmetleri alanında ana okulu, ilköğretim, lise, yüksekokul, üniversite, hazırlık kursları, yabancı dil kursları, çeşitli sağlık hizmetlerinden poliklinik, laboratuvar, sağlık tesisleri, diş ve protez merkezleri, check-up merkezleri, bilgisayar, büro makineleri ve kırtasiye hizmetleri sağlamak.
Kurulan şirketin sermayesi bin adet hisse karşılığı 100 bin lira.
Ve şirketin ortakları….
500 hisseye karşılık pay sahibi Esat Binzürare Başaran.
500 hisseye karşılık pay sahibi ise Fatma Seniha Nükhet Hotar.

Arada geçen zaman içinde şirket nasıl çalıştı, kimlere hizmet verdi, devletle alım satım ilişkisi bulundu mu bilemiyoruz.
Ancak İzmir 11. Noterliği’nin 6 Temmuz 2011 tarih ve 10972 yevmiye numaralı onayı ile 2017/01 numaralı ortaklar kurulu kararına göre, Nükhet Hotar üzerinde bulunan 50 bin liraya karşılık gelen 500 hissesini Fatih Öcal’a devreder.
İki ayda 100 bir liralık şirket neden kurulur, neden devredilir konusunda çok şey söylenir ama biz sadece gerçeği söylemekle kalalım.
Kimilerinizin “Ne var bunda? İnsanlar doğal olarak şirket kurup ortak olabilirler. Ticaret yapabilirler” diyorsunuz.
Bence de öyle.
Ama kazın ayağı pek öyle değil işte.

YDÜ Özel Eğitim Danışmanlık Sağlık Hizmetleri Bilişim Dış Ticaret Ltd. Şirketi’nin kurucu yüzde elli ortağı AKP’nin İzmir Milletvekili ve AKP Genel Başkan Yardımcısı, şimdinin Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Nükhet Hotar onu anladık.
Nükhet Hotar’ın yüzde elli ortağı kim?
Esat Binzürare Başaran.
Ya da bilinen ismiyle Esat Başaran.
İşte şimdi burada duralım ve bu isme iyice bakalım…

Bana inanmayabilirsiniz ama iktidarın yandaş medyası Takvim Gazetesi’nin 1 Ekim 2014 tarihli 1. sayfasının manşet haber başlığı aynen şöyle:
“Hoca’dan masaja 150 bin dolar…” 

Haberin içeriğine göre, Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen’e dokuz yıldır özel masaj yapan E.B. seans ücretinin 300 dolar olduğunu belirterek, dokuz yıllık faturasının 150 bin doları bulduğunu söylüyor.
Kim bu E.B. derseniz, bildiğiniz Esat Başaran.
YDÜ Özel Eğitim Danışmanlık Sağlık Hizmetleri Bilişim Dış Ticaret Ltd. Şirketi’nin kurucu yüzde 50 sahibi.
Yani Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Nükhet Hotar’ın ortağı.
Gülen cemaati liderine yaptığı masaj faturaları YDÜ Özel Eğitim Danışmanlık Sağlık Hizmetleri Bilişim Dış Ticaret Ltd. Şirketi tarafından fatura edilmiş ya da onun kasasına girmiş olabilir mi?
Bilmiyoruz, ama tarihler aşağı yukarı aynı…

Devam edelim Esat Başaran’a.
Esat Başaran, 15 Temmuz başarısız darbe girişimin ardından örgüt üyesi olmak suçlamasıyla yakalanarak tutuklandı.
Ama o yargılanmak yerine itirafçı olmayı tercih etti.
İtirafçı olduktan sonra serbest bırakıldı ve yandaş medyaya sık sık çıktı.
Bu kadarla bitti sanmayın.
Esat Başaran bütün bu yaşananlardan sonra siyasete atılmaya karar verdi.
Kendisi gibi durumda olanların sık başvurduğu yolu seçti.
İktidar partisine yanaşarak AKP’den belediye başkan aday adayı oldu.
Hem de nereden?
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Nükhet Hotar’ın yıllarca AKP milletvekilliği yaptığı İzmir’in Bergama ilçesinden.
Torpili kısa gelmiş olacak ki, aday yapılmadı.

İşte size belgesiyle AKP-Cemaat ortaklığı.
Şimdi de inkar ederler mi, ederler.
Hatta, “Bu kişiyle hiç yüz yüze görüşmedim. Evrakları sanal alemde imzaladım” bile derler.
O yetmez, “FETÖCÜ” olduğunu anlayınca ortaklığımı bitirdim” bile derler.
Hukuk da buna inanır.
Bizim böyle bir ilişkimizi bulsalar sallandırırlar oysa…

Bu işten benim çıkardığım sonuç şudur:
Allah herkese düzgün iş ortağı versin.
Çünkü ortağınız itirafçı olunca bütün taşlar dökülmeye başlıyor.
Şimdi kim “FETÖCÜ” ya da “KRİPTO FETÖCÜ” acaba?
Gerçeğin peşinde koşan gazeteciler mi?
Yoksa iş ortaklığı kurup para kazananlar mı?

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER