A3 Haber

Türkiye ile BAE anlaşmasının Libya’daki etkisi: Takas olur mu?

Türkiye ile BAE anlaşmasının Libya’daki etkisi: Takas olur mu?

Türkiye ile BAE anlaşmasının Libya’daki etkisi: Takas olur mu?
Kasım 26
07:55 2021

Türkiye, uzun zaman 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin arkasında olduğunu iddia ettiği Birleşik Arap Emirlikleri ile masaya oturdu.
Beklenmeyen sonuç değil.
Türkiye’nin Arap Baharı ile birlikte Müslüman Kardeşler (İhvan) kuşağına desteği yüzünden Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın başını çektiği eksenle yaşadığı “soğuk savaşın” yerini “sıcak ilişkilere” bıraktığını söylemek mümkün.
BAE ile yapılan 10 milyar dolarlık yatırım anlaşmasının ne kadarının gerçekleşeceği ise soru işareti.
Neden mi?
Türkiye geçmiş yıllarda çok yakın olduğu Katar ile de 300 milyar dolarlık doğrudan yatırım anlaşması yaptı.
Sonuçta gelen yatırımın toplamı 6,3 milyar dolara aşmadı.

Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır ile yeniden ilişki kurma çabasından en çok etkilenenin Müslüman Kardeşler olacağı kuşkusuz.
Bunun ilk yansımasını da Aralık ayı sonunda Libya’da yapılacak seçimlerde göreceğiz.
Türkiye’nin uzun zamandır Katar ile birlikte desteklediği merkezi hükumetin dışında Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Rusya, Fransa, Çad ve İsrail’in desteklediği Hafter güçleri var.

Türkiye Libya’da ortaya çıkan kaotik durumda başından bu yana hep merkezi hükumeti destekledi.
Silah yardımı yaptığı bile defalarca gündeme geldi.
Son olarak da merkezi hükumet ile deniz yetki anlaşması imzaladı.
Libya’da devlet başkanlığı seçimlerine başvuran 98 adayın 25’inin başvurusu reddedildi.
Bunlar arasında devrik lider Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam da yer aldı.
Ret gerekçesi olarak Seyfülislam Kaddafi’nin hakkında “nihai yargı kararı olması ve söz konusu kararın kaldırıldığına dair bir belge ibraz edememesi” gösterildi.
Seyfülislam Kaddafi’nin adaylığının reddedilmesi ise Hafter’in işine yaradı.

Libya’da 24 Aralık’ta düzenlenmesi planlanan başkanlık seçiminde ilk turda hiçbir aday yüzde 50’nin üzerinde oy alamazsa ikinci tur gerçekleştirilecek.
İkinci turda en çok oyu alan başkan seçilecek.
Peki Hafter’in seçilmesi Türkiye’nin bölgede kurduğu oyunu bozar mı?
Bu sonuç Libya’nın ardından Suriye’yi de etkiler mi?
Türkiye Hafter’in yönettiği Libya’yı kabul eder mi?
Hafter ile Türkiye ilişki kurabilir mi?
Bu soruların yanıtı bence “olmaz olmaz demeyin” yönünde.
Nedenini ise geçmişte yaşanan, gizli tutulan, kamuoyunun bilgisinin çok olmadığı bir olayı anlatarak açıklayalım.

3 Kasım 2017’de Libya’nın Ubari kentinde Enka’ya ait elektrik santralinde çalışan bir Türk mühendis ile iki teknisyen kaçırıldı.
Kaçıranlar Hafter güçlerinin kontrolündeki bölgede yerleşik aşiretlerden biriydi.
Türkiye’nin Hafter ile teması olmaması en büyük güçlük olarak görünüyordu.

Kaçırma olayını öğrenen ve Libya’dan “hurda demir” ithalatı yapan iki Türk iş insanı bunun kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu düşündü.
Önce Libya’da Hafter’in “dış istihbarat” biriminin başında bulunan ve aynı zamanda da Hafter’in kız kardeşi olan Fevziye ile temas kuruldu.
Fevziye’nin oğlu Türkiye’de okuyor ve bu iki iş insanı ile de ilişkisi vardı.
Fevziye’nin eşi de General Hafter’in “iç istihbarat” biriminin başındaydı.

Günler sonra Fevziye, eşi ve bir grup özel uçakla Türkiye’ye geldi.
Yaşananlar anlatıldı, bir çözüm yolu bulunması istendi.
Görüşmeler olumlu geçmişti.
Libya’dan Hafter’i temsilen gelen isimlerin iki isteği vardı.
Birincisi Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey isimlerinden Hafter’e yazılacak mektup.
İkincisi ile Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden önce Libya’dan milyarlarca doları Türkiye’ye kaçıran üst düzey Libyalı bürokratın iade edilmesi.
Libyalı bürokrat uzun süredir Türkiye’de yaşıyordu.
Hatta Hafter’in kız kardeşi ve dış istihbarattan sorumlu olan Fevziye, bürokratın ev adresinden, paraları sakladığı yerin adresine kadar pek çok ayrıntıyı Türk yetkililer ile paylaştı.

Toplantıdan elbette Türkiye’nin en yetkili isimleri ve istihbarat birimlerinin haberi vardı.
Hafter’in kız kardeşi Fevziye ve diğer yetkililer ile varılan mutabakat Ankara’ya iletildi.
Bütün gelişmeler Hafter ile temas kurulmasını onaylayan Türkiye’nin o dönemki Devlet Bakanı Emrullah İşler’e, onun tarafından da Başbakan Binali Yıldırım’a aktarıldı.
Türkiye’nin yanıtı netti.
İktidarın hiçbir ismi tarafından General Hafter’e mektup yazılması söz konusu değildi.
Çünkü mektubun Hafter tarafından uluslararası kamuoyunda kullanılacağı belliydi.
İkinci talebe ise olumlu yanıt verildi.
Libyalı eski bürokratın iadesinde sakınca yoktu.

Hazırlıklar yapıldı, olayı teklif eden iki iş insanın da içinde bulunduğu ekip uçakla Libya’ya hareket etti.
Libyalı bürokrat ise uçakta yoktu.
Türkiye’den giden ekibi Trablus’da Hafter’in kız kardeşi ve dış istihbarattan sorumlu Fevziye ile eşi iç istihbarattan sorumlu Mahmoud karşıladı.
Ekip, Trablus dışında, duvarları 7-8 metreyi bulan bir otele yerleştirildi.
Sırada değiş tokuş vardı.

Ne olduysa üzerinde anlaşmaya varılan değiş-tokuş da oldu.
Hafter ekibi üç Türkü serbest bıraktılar.
Hatta dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, mühendis ve işçilerin aileleriyle görüşerek gelişmeler hakkında bilgi verdi ve ailelere geçmiş olsun dileklerini iletti.
Yıldırım, “Libya makamlarıyla iş birliği halinde büyük sabır ve yoğun çabalar neticesinde sağ salim kurtarılan vatandaşların en yakın zamanda ailelerine kavuşturulacak olmasından büyük memnuniyet duyulduğu” kaydedildi.

Sıra Türkiye’nin söz verdiği Libyalı eski bürokratın Hafter güçlerine teslim edilmesine gelmişti.
Umulduğu gibi olmadı.
Komşu ülkede Hafter güçlerine teslim edileceği söylenen Libyalı eski bürokrat teslim edilmedi.
Bırakın teslim edilmeyi, Türkiye’den dışarı bile çıkartılmamıştı.
Hafter güçleri “kandırıldıklarını” anlayana kadar üç Türk çoktan uçağa bindirilmişti.
Buna istihbarat zaferi mi dersiniz, yoksa onarılamayacak güven sorunu mu dersiniz bilemem.
Tek gerçek, Türkiye’nin Hafter ile geçmişte ilişki kurduğuna örnek bir olay.

Türkiye Libya’da hep merkezi hükûmeti destekledi.
Bütün bunlar yaşanırken Hafter’in en güvenilir isimleri Türkiye’ye defalarca geldi gitti.
Mesafeli olunsa da Türkiye bir biçimde Hafter’i avucunun içinden bırakmadı.
O yüzden de Birleşik Arap Emirlikleri ile kurulan yeni ilişki, Türkiye’nin kısa sürede Hafter’den yana tavır koymasını “garip” kılmaz.
Kim bilir yıllar önce gerçekleşmeyen “takas” bile gerçekleşir.
10 milyar dolarlık yatırımın “iyi niyet göstergesi” olarak tabi…

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER