A3 Haber

Doç. Hablemitoğlu suikastındaki iddiaları okuduk ama: “Tetikçi” ne dedi?

Doç. Hablemitoğlu suikastındaki iddiaları okuduk ama: “Tetikçi” ne dedi?

Doç. Hablemitoğlu suikastındaki iddiaları okuduk ama: “Tetikçi” ne dedi?
Ocak 18
07:30 2023

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Necip Hablemitoğlu’na düzenlenen suikast ile ilgili davanın ilk duruşması 21 yıl sonra, 14 Şubat’ta yapılacak.
Yeniden açılan dosyayı oluşturan Ankara Cumhuriyet Savcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nun hazırladığı iddianameyi ve suikastın nasıl planlandığı, nasıl keşif yapılıp gerçekleştirildiği konusundaki iddiaları “Nuri Bozkır’dan Levent Göktaş’a kadar uzanan zincir” başlıklı yazımda anlattım.

Emniyet ve savcılık ifadelerinden sonra yargılamanın yapılabilmesi için mahkemece kabul edilen iddianamede kafama takılan soruları/çelişkileri de “Şeytan ayrıntıda” başlıklı yazımda özetledim.
Savcılığa göre azmettirici/azmettiricileri, suikast ile ilgili yapılan keşfi, cinayet silahının ve tetikçinin geliş/gidişini, cinayet silahının yok edilişini ayrıntıları ile anlatan iddianamede, sonradan ifade değiştiren ve suikastın en önemli isimlerinden olan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu Nuri Gökhan Bozkır’ın çelişkili ifadelerine de vurgu yaptım.
Bozkır’ın değiştirdiği ifadesinin özellikle de suikastta kullanılan silahın bulunamaması ve silahın ortadan kaldırılması ile ilgili ifade değişikliğinin mahkemede ne anlama gelebileceğini de endişelerime ekledim.

Nuri Gökhan Bozkır Ukrayna’dan iade edildikten sonra MİT tarafından sorgulandığını, burada ağır işkence gördüğünü belirterek, tutuklu bulunduğu cezaevinden önceki ifadelerini yalanlayan dilekçe verdi.
Bozkır dilekçesinde suikast silahının Ankara Gölbaşı’ndaki Mogan Gölü’ne atılması ile ilgili anlattığı bölümün tamamen “uydurma” olduğunu ve geçmişte yargılandığı Sauna Çetesi Davası’nda aleyhine ifade verdiğini düşündüğü isimleri “zora sokmak” amacıyla böyle bir yola başvurduğunu söyledi.

Cinayette kullanılan silahlardan çıktığı belirtilen mermi çekirdekleri ve kovanları ise adli emanette olmadığı ortaya çıktı.
Savcılığın yaptığı araştırma sonunda çekirdek ve kovanların 2002 yılından bu yana adli emanet yerine Emniyet Kriminal Daire Başkanlığı laboratuvarında bulunduğu tespit edildi.
Ankara Emniyet Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 30 Aralık 2015 tarihli yazısında, 9×19 çapında 2 kovan ve bir mermi çekirdeğinin Silahı Tespit Edilemeyen Olaylar Arşivi’nde 5475 numara ile bulunduğu ve adli emanete gönderilmemiş olduğu ortaya çıktı.
Bunun sakıncası ne?
Kriminal uzmanlarına göre, bu süreçte “çekirdek ve kovanların, cansız insan hedefine yapılacak atışlarla aynı marka çekirdek ve kovanlarla değiştirilmiş olması” ihtimal dahilinde. İşte böyle bir durumda cinayet silahını bulmak imkânsız hale gelebilir.

Özetleyecek olursak, Hablemitoğlu suikastında kullanılan silah ortada yok.
Keşif için kullanıldığı iddia edilen araç ve keşfe katıldıkları iddia edilen isimler “doğru” değil ve araç da iddia edilen araç değil.
Aracı Nuri Gökhan Bozkır’a verdiği iddia edilen isim ise eceliyle ölmüş.
Silahın yok edilmesi ile ilgili verilen ifadeler çelişkili ya da yalan.
Olay yerinde bulunan mermi çekirdeği ve kovanlar değiştirilmiş olabilir.
Geriye ne kaldı?
Savcılığın olayın tetikçisi olarak belirlediği ve özellikle de telefon kayıtlarından hareketle “şüphe” yarattığı isim.
Kimdir o?
Eski Özel Kuvvetler mensubu Ahmet Tarkan Mumcuoğlu.

Ankara Cumhuriyet Savcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu hazırladığı iddianameye göre Hablemitoğlu suikastının “tetikçisi” eski özel kuvvetler mensubu Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’nun ifadesine başvurdu.
16 Haziran 2022’de Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde ifade veren Mumcuoğlu bir gün sonra da Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün’ün karşısına çıktı.
Savcılık Mumcuoğlu’na 33 soru yöneltti.
Gelin o soruların ve yanıtlarının önemli olanlarına göz atalım.

Geçmişi ile ilgili soruya; 1968 yılında Manisa’da doğduğunu söyleyen Ahmet Tarkan Mumcuoğlu 1985’te Kara Harp Okulu’na girip 1990’da teğmen olarak silahlı kuvvetlere katıldığını söyledi. Mumcuoğlu 1992’de Özel Kuvvetler Komutanlığı’na seçildiğini, 2020’de MAK alayı istihbarat kısım amirliği bünyesinde istihbarat subayı olarak atandığını anlattı.
Görevinin ise ÖKK personelinin araştırılması, içlerinde disiplinsiz davranışları olanların belirlenmesi, ahlaki zafiyeti olanların tespit edilmesi olarak özetledi.

MAK alayı İKK amirliğinin görevleri sorulduğunda ise Mumcuoğlu; karargâhtan gelen bilgilerin alt birliklere ya da alt birliklerden gelen istihbarat yazışmalarının karargâha ulaştırılması, personelin okumaması gereken yasak yayınların listesinin alt birliklere gönderilmesi ve personelin emir doğrultusunda ev ziyareti gibi kontrollerinin yapılması olarak belirtti.
2006 yılında kendi isteği ile ÖKK’dan ayrıldığını, 2008’de Kıbrıs Komando Alayı’na, 2011 yılında Afyon İkmal Komutanlığı’na atandığını anlatan Mumcuoğlu, 2012 yılında ise emekliye ayrıldığını söyledi.
Mumcuoğlu emekli olduktan sonra Zekai Aksakallı’nın yönlendirmesiyle 2016’da MİT’te göreve başladığını 2021’de ise oradan da emekli olduğunu anlattı.

2002 yılında ÖKK bünyesinde yurt dışı görevi olup olmadığı yönündeki soruya ise Mumcuoğlu şu yanıtı verdi:
“17 Kasım 2002’de Kazakistan Almatı’ya eğitim tim komutanı olarak gittim… Kazakistan’a tarifeli THY uçağı ile gittik, bu grubun tim komutanıydım. Bizi önceki tim komutanı Tan Dervişoğlu karşıladı… Beş kişi Almatı merkezde apartman dairesinde kaldık…”

Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’nun Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün’ün diğer önemli sorularına verdiği yanıtlar ise özetle şöyle:

  • Yurt dışında görevli iken izinleri ne şekilde kullanıyorsunuz?

“Tim personeli izin kullanmak istediğinde tim komutanına arz edilir. Talep ÖKK karargahına özel yolla iletilir. Uygun görülmesi halinde izne ayrılır. Ayrıca askeri ataşeye bilgi verilir. Kendim izne ayrılmadığım için askeri ataşeye kendimle ilgili bilgi vermedim.”

  • Kazakistan’da görevli iken bu ülkeye ait GSM hattı kullandınız mı?

“Hatırladığım kadarı ile Tan Dervişoğlu’ndan aldığım hattı kullanıyordum… Ailemle bu numara üzerinden iletişim sağlardım.”

  • Kazakistan’dan aileniz ile nasıl iletişim sağlıyordunuz?

“Yurt dışı görüşmeler masraflı olduğundan genellikle mesaj yoluyla yapardık. İnternet üzerinden Messenger programı ile sesli görüşme yapardık… Görüşme yapmadan önce ailem mesaj atardı… Evde bulunan bilgisayar üzerinden Messenger ile iletişim sağlardım… Bir sonraki görüşmenin tarih ve saatini ayarlamış isek aramızda yeni bir mesajlaşma olmaz, belirlediğimiz gün ve saatte görüşürdük.”

  • 2002 yılında sizin ya da eşinizin KKTC ülkesinde bulunan tanıdığınız biri var mıydı? KKTC’de görevli biri ile göreviniz gereği görüşmüşlüğünüz var mı?

“Benim ve eşimin KKTC’de şahsi görüştüğümüz kişi yoktur. Görevimle alakalı biri de bulunmamaktadır.”

  • Alay komutanınız olan Mustafa Levent Göktaş ile olan diyaloğunuzdan bahsediniz?

“Kazakistan görevinden geldikten sonra iş icabı arada görüşmeler olurdu. Daha çok Fikret Emek ile birlikte görüşürdüm. Karakter olarak aslında benim tarzıma uygun komutan profili çizmektedir. Arada beni kendi ortamlarına götürürdü. Beni kastederek (korumam, adamlarım) diyerek hava atmışlığı olurdu. 2003’da MAK alay komutanlığından kendi isteği dışında onu EDOK komutanlığına gönderdiler. Bizden ayrıldıktan sonra kendisiyle herhangi bir diyaloğum olmadı.”

  • Altan Bora, Tan Dervişoğlu, Halil Öven, Bülent Kutsal, Mehmet Narin ve Kâmil Metin ile ilişkileriniz nasıldır, bu kişilerle görüşür müydünüz?

“Saymış olduğunuz isimler ile samimiyet teşkil edecek bir ilişkim yoktur. Mesafeli bir ilişkim vardı.”

  • Enver Altaylı, Mustafa Özcan, Aydın Köstem isimli kişileri tanıyor musunuz?

“Bahsetmiş olduğunuz isimleri yürütmüş olduğunuz soruşturma dosyasında tutuklandıkları zaman ya da isimleri basında geçtiği zaman araştırıp bulup gördüm. Bu isimleri öncesinde görmedim ve tanımıyorum.”

  • Lokman Usta isimli şahıs kimdir, bu kişiyle GSM hattınız üzerinden neden irtibat kurdunuz?

“Lokman Usta isimli kişiyi tanıyorum. Levent Göktaş’ın arkadaşı idi. Levent Göktaş ile irtibatı sağlamak için benim üzerimden iletişim kurmuş olabilir. Hatta bu kişinin Levent Göktaş alay komutanı olduğu dönemde düğününe Levent Göktaş, beni ve Fikret Emek’i alarak götürmüştür.”

  • Lokman Usta isimli kişinin kullandığı değerlendirilen İlke Boya Kimya şirketine ait 0 533 519 .. 27 numaralı GSM hattı 16 Aralık 2002’de neden sizi aradı?

“Böyle bir arama yapıldığını hatırlamıyorum. Eğer yapıldı ise benim Kazakistan’da olduğumu bilmeden yapmıştır.”

  • Lokman Usta ile samimiyetiniz var mıdır?

“Hayır benim bu kişiyle herhangi bir samimiyetim yoktur. Levent albaydan sonra bir daha görüşmedim.”

Ve can alıcı soru.

  • ÖKK MAK alayında tim komutan yardımcısı olan Nuri Gökhan Bozkır isimli şahsın savcılığımızda alınan ifadesinde sizin hakkınızda; 18/12/2002’da Necip Hablemitoğlu’nu öldürdüğünüzü, sizi olay yerine aracıyla kendisinin getirdiğini ve aldığını, bu eylemin talimatını dönemin MAK alay komutanı Levent Göktaş tarafından verildiğini, Fikret Emek’in maktule ilişkin araştırma ve istihbarat yaptığını, bu istihbarat görevinde Nuri Gökhan Bozkır’ın kendisinin Altan Bora, Tan Dervişoğlu ve Bülent Kutsal’ın yer aldığını ifade etmiştir. Necip Hablemitoğlu’nu siz mi öldürdünüz, anlatıldığı şekilde diğer kişiler olayın içerisinde varlar mıydı?

“Bu şahsın iddia ettiği her şey yalan ve hayal ürünüdür. Ben hiçbir surette böyle bir işin içerisinde bulunmadım. Masum insanları katletmek şerefli askerlerin işi değil, karaktersiz ve kullanılmaya uygun insanların işidir. Olayın işlendiği tarihte Kazakistan’da görevli idim. Bu hususu ÖKK’nın yayınladığı görev emri, ülkeye giriş çıkışta pasaportumuza vurulan damgalar, havalimanlarında emniyet kontrollerinde tutulan kayıtlar ve benim Kazakistan’da görevli olduğum belgeler ortaya koymaktadır. Aynı zamanda beraber görev yapmış olduğumuz 4 tim personeli, askeri ateşe Gürsel Tokmakoğlu ve evimizde yemekleri yapan Kazakistan uyruklu bayan şahıs ile oradaki tercüman ve şoförüm bana canlı olarak şahitlerdir. Ayrıca Kazakistan’daki komutan ile kurs vermiş olduğum personel buna şahittir.”

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Necip Hablemitoğlu suikastında adı “tetikçi” olarak geçen eski ÖKK ve MİT mensubu Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’nun savcılıkta verdiği ifadenin önemli bölümleri böyle.
Eski ÖKK yüzbaşısı Nuri Gökhan Bozkır Türkiye’ye getirilip “itirafçı” olduktan sonra bir sürü isim ve kendince bir senaryo mu yazmış yoksa sakladıkları mı var?
Bu senaryonun “keşif” kısmında görevli isimlere “haksızlık” yaptığını düşünerek cezaevinden yeniden başvuruda bulunup “yalan söylüyorum” demiş.
Acaba tetikçi hakkında da “yalan söyledim” derse ne olacak?
Ya da tetikçinin Kazakistan-İstanbul-KKTC-Türkiye hattı ile gelip, suikastı gerçekleştirip, yeniden aynı hat üzerinden Kazakistan’a döndüğü iddiaları ne olacak?
KKTC’de bu iddialar da araştırıldı mı?
Onun yanıtını da bir sonraki yazıda arayalım.
Bakalım ne çıkacak?

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER