A3 Haber

Doç. Necip Hablemitoğlu’ndan Gazeteci Kutlu Adalı’ya: Fail belli, sonuç yok

Doç. Necip Hablemitoğlu’ndan Gazeteci Kutlu Adalı’ya: Fail belli, sonuç yok

Doç. Necip Hablemitoğlu’ndan Gazeteci Kutlu Adalı’ya: Fail belli, sonuç yok
Ocak 27
07:30 2023

Doç. Necip Hablemitoğlu davasının ilk duruşmasına günler kaldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve mahkeme tarafından kabul edilen iddianameye göre, cinayetin işlenme emrini “FETÖ”nün sözde Türkiye imamı (firari) Mustafa Özcan verdi.
Eski istihbaratçı Enver Altaylı’nın görüşme isteğine Hablemitoğlu “hayır” yanıtını verdiği için cinayete karar verildi.
Altaylı Aydın Köstem üzerinden eski Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma (MAK) eski Alay Komutanı Levent Göktaş ile temas kurdu.
Göktaş, emrinde görev yapan eski askerler Ahmet Tarkan Mumcuoğlu, Fikret Emek ve Nuri Gökhan Bozkır’a emir verdi.
Aldığı emirle Nuri Gökhan Bozkır, Hablemitoğlu için keşif yaptı.
O dönem Kazakistan’da görevli olarak görünen eski Yüzbaşı Ahmet Tarkan Mumcuoğlu İstanbul aktarmalı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne oradan askeri kargo uçağı ile Ankara Etimesgut Askeri Havaalanı’na gelerek evine girmek üzere olan Necip Hablemitoğlu’nu öldürdükten sonra aynı rotayı takip ederek Kazakistan’a döndü.

Savcılığın iddianamesinden sonra gelişen olayları ve Nuri Gökhan Bozkır ile Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’nun savcılıkta verdiği ifadeleri daha önce yazdım.
Mumcuoğlu, iddianameyi tamamen reddederken, Bozkır ise tutuklandıktan sonra verdiği ek ifadede, polis ve savcılıkta verdiği ifadelerdeki kimi yerleri yalanladı.
Zor bir dava, zor bir süreç olacağı açık.

Savcılığın hazırladığı iddianemeye dayanak olan ifadelere, bu ifadelerdeki ayrıntılara bakmaya devam edelim öyleyse.
Anka Cumhuriyet Başsavcılığı yeniden açtığı soruşturma dosyasında o dönem silahlı kuvvetlerde görev yapan ve iddianamenin temelini de oluşturan Kazakistan-İstanbul-Kıbrıs Ercan-Ankara Etimesgut hattı üzerindeki yaşananları da inceledi.
Bu konuda tanık olarak ifadesine başvurulanlardan biri de cinayetin işlendiği yıllarda KKTC’de görev yapan ÖKK astsubayı Hasan Ergin.

Hasan Ergin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma savcısı Zafer Ergün’e SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile ifade verdi.
Ergin, 1982 ile 2009 yılları arasında Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda astsubay olarak görev yaptığını ve 2009’da emekli olduğunu söyledi.
Ergin aynı ifadede 2002 ile 2004 arasında ise KKTC Savunma Teşkilatı’nda Sivil Savunma Uzmanı olarak görev yaptığını söyledi.
Yani Hasan Ergin Türk Silahlı Kuvvetleri Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda “resmi” olarak görev yaparken iki yıl boyunca da KKTC Sivil Savunma Teşkilatı’nda uzman olarak çalışmış.

Ergin’in savcılığa verdiği ifadeye devam etmeden burada bir parantez açmamız gerekiyor.
KKTC Sivil Savunma’nın kuruluşu 21 Aralık 1963.
1972’de kabul edilen “Sivil Savunma Yasası” ile ete kemiğe büründü.
1974 Kıbrıs Harekâtı sonrasında 1976 tarihinde Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının kurulması ile birlikte Sivil Savunma da yeniden yapılandırılarak “1976 Sivil Savunma (Değişiklik) Yasası” kabul olunarak KKTC Başbakanlığına teşkilat haline gelmiştir.
O tarihten bu yana faaliyetlerini sürdürüyor.
KKTC Sivil Savunma Teşkilatı’na Türkiye ve dünyanın gözlerinin çevrildiği tarih ise 1996.
Kıbrıslı Gazeteci Kutlu Adalı, 16 Mart 1996’da Gazimağusa’da St. Barnabas Manastırı’na silahlı ve maskeli grup tarafından düzenlenen soygun ile ilgili iddiaları kaleme aldı.
Adalı, 17 Mart 1996’da soyguna katılan arabaların renklerinin ve plakalarının kaydedildiğini, arabaların iki Sivil Savunma Örgütü mensubu üzerine kayıtlı olduğunu yazdı.
Yazı üzerine Sivil Savunma Örgütü’nün Yenidüzen gazetesini arayarak kendilerini tehdit ettiklerini açıkladı.
Kutlu Adalı yazıları devam etti.
23 Mart 1996’da olayın “soygun ya da baskın olmadığını” Kıbrıs Harekatı’nda görev yapmış ve yasadışı işlere bulaşmış askerlerin harekât sırasında Rum evlerinden çaldıkları mücevher ve değerli eşyaları St. Barnabas Manastırı’na sakladıklarını ve söz konusu baskının işte bu ganimeti almak amacıyla düzenlendiği yönünde söylentiler dolaştığını yazdı.
Bu yazı Kutlu Adalı’nın sonu oldu.
Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gecesi evinin önünde gerçekleştirilen silahlı saldırıda öldürüldü. Polis Genel Müdürlüğü’nün başlattığı soruşturma sonuç vermedi ve cinayeti kimin işlediği bu zamana kadar belirlenemedi.
2022 yılına kadar.

Organize Suç Örgütü lideri olmaktan yargılanan Sedat Peker, Türkiye’den gittikten sonra Youtube üzerinden yayımladığı 7. videosunda, Gazeteci Kutlu Adalı cinayetiyle Mehmet Ağar ve Korkut Eken bağlantısına işaret etti.
Sedat Peker tanık olarak da ağabeyi Atilla Peker’i gösterdi.
Sedat Peker’in açıklamalarından sonra ağabeyi Atilla Peker gözaltına alındı.
Atilla Peker, Kutlu Adalı suikastı ile ilgili suç başvurusunda açıkladıklarını aktardı.
Atilla Peker, “Avukatım, Kutlu Adalı ile ilgili ifade vermek istediğimizi söyledi. Ancak ifadem alınmadı. İfademin alınmamasını, sen bu ifadeden vazgeç diye yorumladım.” dedi.

Parantezi şimdilik kapatalım ve Doç. Necip Hablemitoğlu suikastına dönelim.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en seçkin birliği sayılan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli astsubay Hasan Ergin, 2002-2004 yılları arasında KKTC Sivil Savunma Teşkilatı’nda “uzman” olarak görev yapıyor.
Üstelik de Doç. Hablemitoğlu suikastının yapıldığı tarihler arasında.
KKTC Sivil Savunma Teşkilatı hakkındaki iddialar ise malum.
Ergin’den öncesi ve sonrasını düşündüğümüzde, Gazeteci Kutlu Adalı cinayeti ve benzerlerinde sürekli Özel Kuvvetler Komutanlığı ve personelinin adının geçiyor olması sizce de “tesadüf” olabilir mi?

Soruşturma Savcısı Zafer Ergün, tanık olarak dinlediği eski ÖKK mensubu Hasan Ergin’e Doç. Necip Hablemitoğlu suikastı ile ilgili sorular yöneltti.
Ergin, KKTC’de 2 subay ve 2 de astsubay olarak görev yaptıklarını belirterek, “Ben KKTC bünyesinde görevli iken askeri kargo uçaklarının Türkiye’den KKTC’ye gidip gelmeleri ile ilgili görevim oluyordu. Zaman zaman bu kargo uçakları ile ilgileniyordum. Gelen giden malzeme ve evrakları takip ediyordum. KKTC ile Türkiye arasındaki uçuşlar benim bildiğim kadarıyla
Etimesgut Askeri Havaalanı üzerinden yapılıyordu. Ancak planlamayı Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapıyordu. Benim bildiğim kadarıyla Ercan Havaalanından kalkan uçaklar Etimesgut Havaalanına, Etimesgut’tan kalkan uçaklar ise Ercan Havaalanına iniş yapıyordu. Dediğim gibi planlamayı Hv. Kuv. Kom. yapıyordu.” dedi.

O dönemde kullandığı KKTC’ye ait GSM hattı ve görüştüğü kişiler hakkında savcılık tarafından yöneltilen soruları da yanıtlayan Ergin, kendisi gibi ÖKK mensubu olan Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’nu ise hiç tanımadığını söyledi.

Soruşturma Savcısı Zafer Ergün’ün Doç. Necip Hablemitoğlu suikastında adı geçen eski ÖKK subayı Fikret Emek tarafından kendisine görev, emir ya da kurye eşya verilip verilmediği konusundaki soruya ise Hasan Ergin, “Bu kişi tarafından bana verilmiş herhangi bir görev emri söz konusu değildir. Aramızda zaten böyle bir hiyerarşi söz konusu değildir. KKTC’de görevli iken bana görev emirlerini Sivil Savunma Teşkilat Başkanı verirdi. Fikret Emek’in beni arayıp bana isle alakalı emir vermesi söz konusu değildir. Kendisi ayrıca ÖKK Kurmay Başkanlığında yetkili birisi değil. Kendisi bildiğim kadarıyla MAK İstihbarat Kısım Amiriydi. Ancak 2002 yılında tam olarak nerede çalıştığından emin değilim.” diye yanıtladı.

Savcılık tarafından incelen HTS kayıtlarına göre KKTC’de kullandığı GSM hattının 26 Aralık 2022’de Fikret Emek’in kullandığı GSM hattı ile 3 dakika 35 saniye süre ile görüşmesinin sorulması üzerine Hasan Ergin’in verdiği yanıt ise aynen şöyle: “Askeri kargo uçaklarının geliş saatlerini sormuş olabilir, bazen askeri kargo uçaklarının uçuş saatlerinde değişiklik olabiliyordu, ya da geçmişte ÖKK Kıbrıs Masasında çalıştığım için Kıbrıs’la alakalı bir şey sormuş olabilir. Ancak şu anda bu konuşmanın içeriğini hatırlamıyorum. İfademde belirttiğim üzere bu kişiyle benim aramda herhangi bir görev ya da emir komuta ilişkisi yoktur.”
Özetle, savcının Doç. Necip Hablemitoğlu suikastında “tetikçi” olduğu iddia edilen Ahmet Tarkan Mumcuoğlu için çizdiği Kazakistan-İstanbul-KKTC-Etimesgut havaalanları konusunda o tarihlerde görevli eski ÖKK mensubu Hasan Ergin “böyle bir olay olmadı” demeye getirmiş.

Burada ikinci bir parantez açmaya daha ihtiyacımız var.
Tarih sayfalarında biraz geri gidelim.
Doç. Necip Hablemitoğlu suikastında “azmettirici” olduğu iddia edilen eski ÖKK MAK Alay Komutanı Levent Göktaş, bir dönem Ergenekon Davası’nın da sanıkları arasındaydı.
Göktaş, gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra gönderildiği ceza evinde “sıkıntılı” zamanlar yaşadı.
O yüzden de şimdinin aranan, o dönemin kudretli savcılarından Zekeriya Öz’e ek ifade verdi.
Ek ifade o dönem uzun süre tartışıldı.
“Tahliye koması” başlıklı yazımda, o sürece dair ayrıntıları yazdım.
Daha sonra yaptığım araştırmalarda ise Göktaş’ın Zekeriya Öz’e verdiği ifadelerin kiminin tutanağa geçirilmediği ya da kimi bölümlerin bilerek yazılmadığı iddiaları ile karşılaştım.

İddialara göre; Levent Göktaş verdiği ek ifade sırasında ÖKK ve Kozmik Oda hakkında da bazı bilgiler verdi, hatta kimi olaylarla ilişkilendiren ifadeler kullandı.
Bülent Arınç’a suikast iddiası ile girilen Kozmik Oda’da görevli hâkim/hakimler içeride bulunan bilgisayarlarda Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu, Ahmet Taner Kışlalı, Kutlu Adalı ve Alparslan Aslan gibi isimleri arattı.
İlk bakışta “şaşkınlık” yaratan bu davranışa o zaman anlam verilememişti.
İşte iddialara göre o hakimlere bu isimleri Levent Göktaş’ın ek ifadesinden yola çıkan dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz vermişti.
Yani rastlantı değildi.

Bir başka iddia ise yine Levent Göktaş ve Ergenekon operasyonlarının yapıldığı döneme ait.
Göktaş’ın avukatlık bürosunda yapılan aramada çanta içinde bulunan evraklar arasında “Kazakistan Anlaşma” isimli bir evrak vardı.
Sonrasında pek ilgi çekmediğinden kamuoyu ilgilenmedi.
Yıllar sonra eski bir asker olan (Genelkurmay İstihbarat Başkanı) emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Levent Göktaş hakkında ilginç bir değerlendirmede bulundu.
Pekin, “2006’da Genelkurmay Karargahına İstihbarat Daire Başkanı olarak geldim. Orada evrakların arasında Levent ile ilgili birtakım değerlendirmeler gördüm. O değerlendirmeler neyle ilgiliydi ondan bahsetmeyeceğim ama Genelkurmay Başkanlığı Levent’le ilgili, Milli İstihbarat Teşkilatı’na bir yazı yazmış, o yazıda diyor ki, ‘Bu adamı takip edin, bu adamın yaptığı faaliyetleri vesaire bize bildirin.’ Onlar da özellikle Kazakistan ve Türkmenistan’daki faaliyetlerini bildirmişler. Belki hala duruyordur. Milli İstihbarat Teşkilatı’nda gerekli bilgi vardır…”
Açtığımız ikinci parantezi de bu bilgileri vererek kapatalım ve dönelim yine Doç. Necip Hablemitoğlu suikastına.

Şubat ayında başlayacak duruşmalar öncesi, azmettirici, keşif yapan, tetiği çeken ve yardım ettiği iddia edilenlerin ifadeleri böyle.
Daha önce başta Uğur Mumcu olmak üzere pek çok aydınımızın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan siyasi cinayetler hep bir “umut” ile başladı.
İnsanların beklentileri yükseltildi ancak sonrası getirilmedi.
Ortada bunca iddia ve ifadeler varken bu yargılama nereye varır?
Ya da vardığı yer, yine her yıl anma gününde “şatafatlı cümleler, hüzünlü paylaşımlar” olarak mı kalır şimdilik faili meçhul.
Ya da fail belli sonuç yok.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER