Dünyanın gözü koronavirüs ya da bilimsel adıyla Covid-19’da. Dile kolay, dünyada bu virüs yüzünden ölenlerin sayısı 350 bine yaklaştı. Salgın hastalık olarak belirlenmesinin ardından seferberlik başladı. Dünyanın ekonomik sisteminin yanı sıra toplumsal yaşamı da alt üst etti. Sessizce bekliyoruz, başkaca da yapabileceğimiz bir şey yok. Binlerce tedbir alınıyor, hayatın normale
Türk Ceza Yasası’nın 216’ncı maddesi, Banu Özdemir’in tutuklanması nedeniyle yine gündemde. Öyle anlaşılıyor ki, bundan sonra daha sık gündemimize gelecek. Çünkü AKP iktidarı 216’ncı maddeyi çok sevdi. Gayet kullanışlı buldu. Bir taşla üç kuş vurulabilen bir madde. Birinci kuş: Sevmedikleri, beğenmedikleri, istemedikleri laflar eden herkesi bu madde kapsamına rahatlıkla sokabiliyorlar;
Angina pektoris. Kalbi besleyen damarların yetersizliği sonucu kalp dokusunun gerekli oksijeni alamaması sonucu meydana gelen hastalık. Aynı zamanda bir şiirin adı. Nâzım Hikmet pek popüler olmamış angina pektoris şiirinde şöyle der: “Angina pektoris/yarısı burdaysa kalbimin/yarısı çindedir doktor/sarınehre doğru akan/ordunun içindedir…/sonra her şafak vakti doktor/her şafak vakti kalbim/yunanistanda kurşuna diziliyor…” Elbette
Bir soylulaştırma ve rant projesinin hikayesi TARKEM’in perde arkasında yaşananları yazı dizimizde aktarmıştık. TARKEM kurulduğu günden bu yana, en büyük mağduriyeti yaşayanlar Kemeraltı esnafı oldu. Kemeraltı Esnaf Derneği, bölgedeki esnafın temsilcisi olması gerekirken zaman içerisinde TARKEM ile ilişkiler kurarak bölge halkının ve esnafın sorunlarını göz ardı etti. Tam bu noktada
19 Mayıs, bir ilk adım… Tam 101 yıl önce, yaşadığımız topraklarda emperyalist işgale karşı mücadelenin en kritik adımlarından biri. Peki 101 yıl sonra Türkiye, emperyalizmin belirleniminden kurtuldu mu? Emperyalist NATO’nun sadık üyesi, uluslararası tekellerin at oynattığı, stratejik önemdeki kamusal varlıkların bile satılıp savıldığı bir Türkiye’de 19 Mayıs’ta neyi anımsamak, neyi
“Eğer hak ve adalet talebiniz bir toplumun diğer bireyleri ile paylaştığınız bir hukuki temele dayanmıyorsa ve eşit bir yurttaşlık ilişkisinden kaynaklanmıyorsa yaptığınız şey bir ‘siyasi kapkaççılık’tan başka bir şey değildir.” Bu sözleri, sevgili Reşat Kutucular’ın 29 Ocak 2020 tarihinde A3 Haber için yaptığı söyleşiden aldım. Söyleşi yapılan kişi, Demokrat Yargı
Kısa adı SETA. Açılımı: Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı. AKP iktidarında hep en öndeydi. En son Temmuz 2019’da yayınladıkları “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye’deki Uzantıları” başlıklı raporla çok tartışıldılar. Anadolu Ajansı’nın Mısır’ın başkenti Kahire’deki ofisine 15 Ocak 2020’de düzenlenen polis baskınında, biri Türk vatandaşı dört kişi gözaltına alındı. Mısır polisi,
“İzmir projesi” olarak lanse edilen ve zaman içerisinde evrilerek AKP’nin TARKEM’i nasıl esir aldığını “Kayyum, Valilik ve Bakanlık: AKP, TARKEM’i nasıl teslim aldı?” başlıklı yazımızda aktarmıştık. Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale bölgesindeki kentsel çöküş alanlarının yıllar içinde artması ve bu alanlarda yaşayan nüfusun devamlı azalması TARKEM’in işini kolaylaştırıyor. Koronavirüs salgınıyla Kemeraltı’nda